Anadolu’da Kadın

  • 8 Mart 2019 10:51

Anadolu kadınını ne güzel ifade etmiş Nazım Hikmet
“Kimi der ki kadın;
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın;
Yeşil bir harman yerinde,
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki hayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran..
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım, bacaklarım, başım,
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır. “
Anadolu, doğu güneşin doğduğu yer Anadolu, Anadolu pek çok ünlü, güçlü kadına da ev sahipliği yapmıştır. Ana tanrıça inancının da doğduğu yer olmuştur.
‘‘İşte” der Melih Cevdet ”işte, bir Hitit kadını!” Anadolu’nun birçok arkeolojik kazısında binlerce kadın figürüne ve heykeline rastlanır. Buda bize ilk insan topluluklarında kadının ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösterir.
Kadın toprak gibi, doğadaki tüm canlıları beslediği gibi ve dünyaya getirdiği insanı besleyip büyütebiliyor. Bir başka bedeni kendi içinden çıkarabiliyor ki sürekli yenilenebiliyor Kibele kültü böyle ortaya çıkıyor. Doğada toplayıcılık görevini üstlenen kadın, tohumu fark edip tarımı keşfetmesiyle ”yaratan ana” kültüne üretmeyi de eklemiştir.
Anadolu’da kazılardan çıkan şişman kadın heykelciğinin karnından tohum tanesinin çıkması bunun en güzel örneği değil midir?
Anadolu’da Tunç’un keşfedilmesi ile madenden alet üretilmesiyle erkeğin konumu güçlenir. Tarımda verimliliğin artması, kentlerin kurulması ve toplumun dönüşmesiyle Takas başlar.
Kayseri/Kültepe’de bulunan tabletlerde dönemin evlilik ve boşanmayı düzenleyen aile hukukuna ait bilgilerle karşılaşıyoruz. Bu bilgilerden evlilik kurumunun eşlerin tamamen eşit haklara sahip olduğu, ayrılma halinde var olan ve kazanılan malların eşit bölündüğü anlaşılıyor. Hitit kanunlarında ise zina, enseste karşı çok sert yasalar olduğu biliniyor.. Boşanma belgeleri şehrin kralı tarafından onaylanıyor ve boşanma hakkı iki tarafa da verilmiş durumda. Anadolu’da gelişen bu eşitlik olgusunu aynı dönemde Babil’de göremiyoruz.
Anadolu’daki Yunan uygarlığında kadının anlatıldığı ilk yazılı yapıt Homer’in İlyada’sıdır. Bilindiği gibi Truva Savaşı’na yol açan tarihteki ilk güzellik yarışması da bu topraklarda İda dağında yapılmıştır.
İlkel eczacılık ve bitkilerle tedavi yöntemlerini bilen kadınların da saygınlığı vardı. Çok sayıda kadın ayakkabıcı, çömlekçi gibi zanaatkâr kocalarının dükkanlarında çalıştıklarını ve pazarcılık da yaparlardı. Klasik Çağ’da ise bir kadın için en yüksek ve onur verici iş rahibelik. Gelecekten haber veren rahibelerin olduğunu biliyoruz. Delphi’deki “kahin kadın” Pythia’ gibi.
Amazonların birçok kenti kurdukları iddia edilir, bunlar arasında Efes ve İzmir (Smyrna) sayılabilir.
Carl G. Jung’un tabiri ile kadınlar tüm tanrıçaların özelliklerini içlerinde barındırırlar. Kimi daha baskın ve öne çıkmıştır, kimi ise farkına varılmamış ve içinde yaralıdır. Her kadın açığa ön plana çıkmak ister. Açığa çıkamayan, bastırılmış kadın, temsil ettiği arketipin özelliklerini ve potansiyelini de bastırmış olur ki bu da kadının hayatında sıkışıklık, mutsuzluk, kötü giden ilişkilere anlam verememe şeklinde karşısına çıkar ve ruh sağlığını da etkiler.

Bu haber ilgini çekebilir ->  Bornova’da çocuklara güvenli eğitim ve destek

Zamanla Anadolu’da kadın yer yer ezilmeye, sindirilmeye çalışılmışsa da Smyrna’nın, Çete Emir Ayşe, Halide onbaşı, Kara Fatma, Nene Hatun, Ayşe çavuş, Zübeyde Ana ile ve daha binlercesinin de katkısıyla küllerinden yeniden doğmuştur.
Zübeyde Ana’dan doğan bir ülkeyi yoktan var eden Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilânından dokuz ay önce bakın ne diyor Kadınlarımız için neler söylüyor. “Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktadır”

Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörülü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk’ü dünyaya getiren ve yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O’na sahip olan ve sahip çıkan Milletimize.

O zaman kadınlarımız bu dönemde çok düşünmeli ve güçlerinin farkına varmalıdır.
Buna ihtiyacımız olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kadın dönüşür ve değişirse kuşak dönüşecektir.
Sevgiyle paylaştım.

YAZARIN SON YAZILARI
Zümrüd-ü Anka Kuşu Gibi - 22 Mart 2020 13:39
ARİSTO HAKLI MI? - 20 Şubat 2020 15:05
Yapay Zeka 2020 Kongresi - 23 Aralık 2019 12:16
3. Sektörün Gücü - 17 Eylül 2019 18:58
İZMİR TANITIM VAKFI ve GELECEK - 11 Eylül 2019 14:56
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.