Sendikaların İş Sağlığı ve Güvenliğinden Sorumlu Olduğunu Biliyor musunuz?

  • 2 Ağustos 2016 16:19
  • A+
    A-

Sendikaların İş Sağlığı ve Güvenliğinden  Sorumlu Olduğunu Biliyor musunuz?İş sağlığı ve güvenliği disiplinler arası bir konu olmakla beraber toplumdaki tüm sosyal bölümlerin katkısı ile geliştirilmesi gereken bir alandır.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda Sendikalara  İSG’de işyeri temsilcisinin belirlenmesi süreciyle resmen görev verilmiştir.

Sendikaların eğitim faaliyetlerini  mükemmel bir şekilde yerine getirdikleri söylemek çok zordur. Sendikalar eğitim konularında İş Sağlığı ve Güvenliğine daha fazla yer vermeli ve tabana yaymalıdır.

Sendikaların İş Sağlığı ve Güvenliğinden  Sorumlu Olduğunu Biliyor musunuz?

Sendikacılık, iş yapmama, elini masaya vurup masadan kalkma, işverene kafa tutma dönemi değildir. Çalışanın hakkını sonuna kadar aramakla mükelleftir. Ancak Sendika ve sendika yönetimi  çalışandan aidat toplamak, görüş beyan etmek için yada sadece sendika temsilcisi/lerini kendilerine destek olanları korumakla değil. Tüm Sendika üyesi çalışanları hem korumak ve kollamak hem de eğitimlerini vermekle Ve verilen eğitimin uygulamada ki yerini gözlemlemekle de mükelleftir.

6356 sayılı Sendikalar yasası Eğitim madde 28’de belirtildiği gibi “eğitim tesisi kurulması amacıyla ayni ve nakdi yardımda bulunabilir”. Kanunları incelediğimizde eğitim için nakdi, eğitim içeriği, eğitim zamanı, eğitim şekli, nerede verildiği  vs belirtilmese de bu yasal boşlukları işverenden yada çalışandan beklemek yerine Sendikalar kendileri için değerlendirebilirler.

Sendika üyelerine İş Sağlığı ve Güvenliği eğitiminin yeterli düzeyde verilip verilmediği, konusunda sendikalara sorumluluk ve takip görevi verilmesi iş kazaları, iş ve meslek hastalıkları minumum seviyeye inecektir.

Ayda çalışandan alınan 50 TL toplanan ortalama 500 üyesi olan bir sendikanın yılda 300 bin liralık bütçesi ise rahatlıkla bu eğitimler verilebilecek, bunun sonucunda hem sendika hem de çalışan kazanacaktır.

İş kazalarında Avrupa’da birinci , Dünyada ise üçüncü sıradayız. 6331 sayılı kanunda sendikalara sadece iş yeri temsilcisi atanmasında başvurulmaktadır. İşyeri temsilcisi de bu konularla ilgili az bilgili yada bilgili değilse ve temsil yetkisini iyi de kullanamıyorsa on’larca yada yüzlerce çalışanı mağdur edebilmektedir.

Türkiye’de yapılan bir araştırmada* Sendikayı, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda duyarlı buluyor musunuz? Sorusuna “%55  oldukça çok duyarsız buluyorum”, sendika yetkililerine İş sağlığı ve Güvenliği ile ilgili gördüğünüz eksiklikleri, önlem alınması için hiç dile getirdiniz mi? Sorusuna ise “ %35’i Hayır sendikaların duyarsızlığından dolayı hiç gerek duymadım” cevabı verilmiştir.

Bu haber ilgini çekebilir ->  [Image "Header+-+Infinite+Scroll.png"] As designers, we need to consider how our designs will affect people, not just the bottom line. Scrolling without end has become standard in most social media feeds. On TikTok, there is no natural stopping point to a morning scroll other than the oft-ignored and strangely annoying “Tired Thumbs” promoted content encouraging users to take a break. But does TikTok really want you to put down your phone? If the app truly wanted users to limit their time, why would they provide a continuous, never-ending feed of content catered to users’ exact tastes? Not too long ago, social media feeds had an ending. You scrolled down to the bottom of the page, or else ran into content you had already viewed. Facebook and Instagram feeds were populated chronologically, so you would view your friend’s latest updates and then move on to other apps or activities. Now, thanks to infinite scroll the content is unending–you have your friends updates, content the algorithm has decided is relevant to your interests, and older posts sprinkled in to keep the page going and going and going. We–both users and user experience professionals–largely accept this as a normal practice, perhaps even a good one. We live in the attention economy, and the longer we can hold onto users’ attention, the better–right? Maybe not. Maybe the infinite scroll creates more problems, technical and social, than it fixes. All about infinite scroll Pagination vs. Perpetual Infinite scroll as we know it was invented by Aza Raskin, co-host of the aptly named podcast “Your Undivided Attention,” in 2006 while he worked at a user interface company called Humanized. His idea was to create an alternative to pagination, which was the familiar experience at the time: content was divided into pages and accessible by selecting certain pages via navigation at the bottom. We still see this in retail sites, as in the example below. [Image "Body+asset+1+%284%29.png"] The problem with pagination is that users have to click through the pages actively. Initially, this doesn’t seem like a big ask–just click a few more times. But we know that scrolling is easier than clicking, and there’s no need to wait for content to load. Mobile, touchscreen-based experiences work better with infinite scroll. Users will become more conscious of the time that they have spent paging through content if they notice that they are on page 12 as opposed to being in the middle of a who-knows-how-long scroll. The Nielsen Norman Group observes that “infinite scrolling minimizes interaction costs and increases user engagement.” Infinite scroll keeps users engaged and on the page because the page never ends: there is always something more to see, no wait to see it, and very few interactions. An annoying advertisement pops up? A twitch of the thumb banishes it, easy as pie. Pros of infinite scroll - Seamless, continuous content feed - Minimal interruptions = reduced bounce rates - Optimized for mobile - Minimized interaction costs - Increased user engagement All this leads to more time spent on the experience in question. Again, the attention economy demands that user experiences capture and keep user attention in order to be profitable. But there are some negatives to think on as well. First, let’s just consider the technical pitfalls of infinite scroll. Read the rest on Medium [Image "CTA+-+Light+Blue.png"]

Sendikaya İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda daha fazla sorumluluk ve yetki verilmeli midir? Sorusuna “% 55 Evet Sendika sorumluluk almalı, takipçisi olmalı ve devlet tarafından sendika sık sık denetlenmedir” yanıtı çıkmıştır.

Gelişmekte olan toplumlarda gelişme genelde tepeden olmaktadır. Sendika yönetimlerinde, iş yeri temsilcisinden başlayarak bir değişim gerçekleştirilmedikçe maalesef sendikalar sadece rahatlık içinde yöneticilik yada temsilcilik yapanların yerleri olacaktır. Bu nedenle Avrupa’daki sendikalar iş ahlakını içselleştirmiş ve yaşam biçimi haline getirmiştir.

Türkiye’de sendikalar  sadece aidat  toplama, TİS’e katılma, eksikleri görme, iş yavaşlatma vb gibi rollerinin dışında sendikalar, işçinin haklarını korumak ve ruhi, bedeni güvenliğini sağlamak, özlük hakları ve çalışma şartlarını iyileştirmek  İş sağlığı ve güvenliği haklarını korumak, üyelerine eğitimler vermek yada verdirmek ve alınan eğitimlerin işyerinde çalışan tarafından uygulanıp uygulanmadığı denetlemekle de görevli olduğu unutulmamalıdır.

Sevgiyle paylaştım.

*Türk-İş Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongre Bildirisi 2014

 

YAZARIN SON YAZILARI
Zümrüd-ü Anka Kuşu Gibi - 22 Mart 2020 13:39
ARİSTO HAKLI MI? - 20 Şubat 2020 15:05
Yapay Zeka 2020 Kongresi - 23 Aralık 2019 12:16
3. Sektörün Gücü - 17 Eylül 2019 18:58
İZMİR TANITIM VAKFI ve GELECEK - 11 Eylül 2019 14:56
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.