Labirent

  • 11 Kasım 2018 20:30
  • A+
    A-

Labirent

Handan Korhan yazdı…

Merhaba,

REKLAM ALANI

İnsanın kendini bildiği yaş kaçtır bilmiyorum ama dilimize pelesenk olduğu gibi kendimi bildim bileli okurum. Birçok kez okuduğunu tekrar okuyan, kitap bitince bir süre yeni bir kitaba başlayamayacak kadar duygusal bağ kuran, hatta çoğu kez kitap karakterlerini özleyen bir okur… Okumanın özgürlük olduğu düşüncesiyle kimin neyi okuduğuna bakmaksızın her okuru destekleyen, bazen de “Elindeki kitap bitince bunu okumalısın” diye popüler kültür yayınlarından uzaklaştırmaya çalışan, kitabın en güzel hediye olacağına inanan bir okur…

Sayısını hatırlamadığım kadar çok kitapla haşır neşir olmuşumdur. Okuduğu kitabın detaylarını ya da sonunu çok kolay hatırlamayan biri olarak çok inandığım bir görüşle giriş yapmak isterim. Kitaba başlayan ve bitiren aynı olmaz hiçbir zaman. “Bunu öğrendim” demeseniz de, tarif edemediğiniz bir birikimle devam edersiniz hayatınıza. Biten her kitap karaktere, dünya görüşüne, hayal gücüne ve daha pek çok şeye bir artı katar. Hem bu düşünceden hem de okuma özgürlüğünden yola çıkarak okuduğum ne varsa kendi kelimelerimle buradan paylaşacağım. Daha ikinci, üçüncü sayfasında oturup üzerine düşündüren eşsiz bir romanı konu edindim ilk yazımda.

“Hatırlamak” içinde geçen cümleye göre duyguya şekil veren bir eylem. Mutlu da edebilir mutsuz da… İyi ki de dedirtir, pişman da edebilir. Unutmak isteyeceğimiz kadar acı ya da hatırlamak istemeyeceğimiz kadar zorluklarla dolu bir dönem olmuştur elbet hepimizin hayatında. Türkçeye Sil Baştan olarak çevrilen orijinal adıyla “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” filmindeki gibi hafıza sildirme olayına sıcak baktığımız dönemler bile oldu belki de… Size bahsedeceğim kitap, böyle düşünenlere çok güzel cevap veriyor.

Burhan Sönmez, Labirent ismini verdiği kitabını geçtiğimiz eylül ayında okurlarla buluşturdu. İletişim Yayınları’ndan çıkan roman, intihar etmek isteyen genç bir müzisyenin hastanede gözlerini açmasıyla başlıyor. Karakterimiz, şarkılarını, evini, hayatını, ailesini, geçmişini, kendisini, özetle onu var eden hiçbir şeyi hatırlamıyor. Bu noktada soluklanmak istedim. Anılarımız, her şeyimiz. Hiçbir şey hatırlamamanın ne kadar acı olduğunu kitabın devamını okumadan hissettim ama okudukça bambaşka şeyler de gördüm.

Bu haber ilgini çekebilir ->  Buca Belediyesi’nde Roman Koordinasyon Merkezi kuruluyor

Neden intihar etmek istediğini hatırlamıyordu Boratin. Yaşadığı evde, ev sahibine ait olan eşyaların neden hala orada durduğunu da… Herkes tarafından bilinen şarkılarını, nasıl bir hayat yaşadığını, kime ne hissettiğini de hatırlamıyordu. Aradığını nerede bulacağını, sorularına kimin cevap vereceğini de bilmiyordu üstelik. Zamanla yoluna gireceğini söyleyen doktoruna da, biraz sabretmesi gerektiğini söyleyen dostlarına da inanmıyordu belki de. Acı, özlem, pişmanlık, kayboluş, mutsuzluk ya da hangi duyguysa, bundan çok daha fazlasını hissettiriyordu kitabın her satırı. Yaşadığımız hayat nasıl olursa olsun, bir şeyleri hatırladığımızda hissettiğimiz hangi duygu olursa olsun bir geçmişe, bildiğimiz şeylere sahip olmak bambaşka bir güven dedirtiyor kitap.

Okurken bir sayfa daha olsun diye dileyerek çevirdim son sayfaya kadar. Bir solukta okunabilecek, akıcı bir dille yazmış kitabını Burhan Sönmez. Hem konusu hem karakterleri hem dili hem de bıraktığı etki gerçekten çok etkileyiciydi. Sözlerimi arka kapakta yer alan ve kitabı anlatan bir cümleyle tamamlamak istiyorum.

Labirent, yüzeyde hüzünle akan, derinde keskin akıntılara kapılan bir yeni çağ romanı…

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.