Çocukluğumdan beri böyle zamanlarda diye başlayan cümleler ile geniş kesimlere sabır ve teslimiyet telkin edilir.
Ve böyle kritik ve sair zamanlar hiç bitmez.
Şimdi devletin son altmış yılına damgasını vuran sağ siyasetçilerin tamamı nerdeyse Kafkas kökenli bir imam olan Mehmet Zahit Kotku’nun son görev ve teşkilatlanma yeri olan İskender Paşa Camii’nden ve orayla irtibatlı tekkeden yetişti.
Süleyman Hilmi Tunahan Diyanet İşleri başkanlığının resmi vaizi olarak çeşitli camilerde örgütlendi.
Mahmut Ustaosmanoğlu İsmailağa Camii imam hatibi olarak örgütlendi.
Bunların dışında gözden uzak olarak Nakşibendi tarikatının ortak noktası olarak Halidiye kolundan türeyen Adıyaman Menzil ( Durak ) köyü merkezli oluşum ise önce Kürtlerin üzerinde etkili olurken Muhsin Yazıcıoğlu’nun hidayete ermesiyle Anadolu ve diğer batı illerinde örgütlendi.
Fettullah Gülen’e gelince, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür’ün Edirne’den bulup MİT Başkanı Fuat Doğu ile tanıştırıp İzmir camilerinde görevlendirmesiyle başlayan örgütlenmesi malum olaylarla geldiği nokta ortada.
Yani tüm bu irili ufaklı yapılara sahip adamlar devletin sağladığı imkanlarla örgütlenmişler.
Alparslan Türkeş Türkçülük yaptığı için 1944 yılında tutuklanır bunun neticesi tabutluk ve tırnaklarının sökülmesi ödülü olur.
Yalnız O’nun da ehlileştirilmesi kendine seyit diyen Ahmet Arvasi ile tanışıklığı neticesinde sünni dindarı Türk milliyetçiliğine dönüşmesiyle oluşur.
Hatta iş o kadar ileri gider ki Türkeş’in serzenişini görev telakki eden Muharrem Şemsek Devlet Bahçeli’nin odasını bastırır ve rivayete göre tokatlattırır.
Görev gereği Şefkat Çetin bunun rövanşını alır.
Sonrada Devlet Bahçeli Ak Parti iktidarına limitsiz destek verir.
Sol örgütlere baktığımızda Dursun Karataş’ından Abdullah Öcalan’ına Ertuğrul Kürkçü’den Doğu Perinçek’ine hemen hepsine devletin bir el atmışlığı var.
Hatta bir avukat olarak Byloc içinde oluşturulan Mor Beyin programını çözecek kadar üstün algoritma ve yazılımcılık zekasına sahip olan Saadet Partili Ali Aktaş’ın geçenlerde paylaştığı tweette “Ahmet Altan Ve Eren Erdemi ziyaret ettiğini sonuçta ikisinin de tahliye olduğunu belirtirken DHKP-C’li olduğu öne sürülen Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın tahliyesini temenni ettiğinde Kozağaçlı’nın kendilerine sıranın daha geç geleceğine” dair beyanı aslında ne olduğunu herkesin bildiğine delildir.
1919 yılı ABD başkanı Woodrow Wilson’dan Harry S. Truman’a Lyndon Johnson’a Richart Nikxon, Gerald Ford , Reagan, Bush, Clinton, Obama ve nihayetinde alemin delisi Donald Trump.
Kişiler ve olaylar nasıl devamlılık ve tutarlılık izliyor?
%10’u bile bulmayan oy oranları ile seksen sonrası siyasete devam eden Refah Partisi 1994 seçimlerine gelince bir sihirli elin dokunmasıyla inanılmaz medya desteği alıp % 20’lere sıçradı.
Ve artık vatandaş zalim darbecilerden ANAP’ın yaptıklarına bakınca hırsız liberallere oradan da dinsiz solculara oy vermektense dindar ve çalışkan siyasal İslamcılara gönül rahatlığı ile oy verebildi/verdirildi.
Yada Deniz Baykal’ın cumhurbaşkanlığı sevdasından Devlet Bahçeli’nin bir sır olan desteğine kadar AKP’nin iktidara taşınmasını kimse görmüyor mu?
Yani bunca olaya rağmen devlet yıkılmamış, herkes masum , Recep Tayyip Erdoğan ABD’ye giderse ortada devlet kalmaz, he mi?