Kifayetsiz muhterisler
“niyet ettim hayal gücümün izniyle ayar vermeye”
Siz kifayetsiz muhteris misiniz yoksa …
“vusulsüzlük usulsüzlüktendir”
Bilgi, yetenek ve yaratıcılıktan nasibini almamış, dolayısıyla kuru kuruya hırsla, yoluna çıkanları çiğneye çiğneye basamakları çıkmaya çalışan, bir yerlerde tökezleyip yeri öpmeye mahkûm, acınılası kişilerden oluşan… ve maalesef an itibarıyla konu komşuda, arkadaşta dostta, sosyal ortamda, yönetim bazında, idari kadrolarda, kocaman mevkilerde… Ne… Neden… Nasıl… Hangi yüzle… Kimin desteğiyle oralara geldiğini bilmediğimiz insanlardan oluşan koca bir “kifayetsiz muhterisler” dünyası var…
Herhangi bir kifayet sahibi olmamasına rağmen, utanmadan bir de muhteris olan bu insanlar her gün biraz daha etrafımızı sarmakta… Yapmacık tavırları, kimden aldıklarını bilemediğimiz güçleri… Biz tüm çabalarımızla yaşantımızı sürdürmeye çalışırken, bizi tehdit olarak algılayıp sürklase etmeye çalışan bu insan yavrularının sonu elbette geçici zaferlerdir…
Çalışmadan çabalamadan bir sıkı hırs, açgözlülük ile istemek kifayetsiz muhterislikten başkaca bir herze değildir. Eğitimsiz (aile terbiyesinden usta çırak ilişkisine, ordinaryüs profesör düzeyinde akademik eğitimden trafik görgüsüne; her türlüsünü kast ediyorum), mesleksiz insanların gırla gittiği üçüncü dünya ülkelerinde bu çok da normal bir halttır.
Aslında bunlar büyük komplekslerin, büyük arızaların, büyük hırsların kurbanı olan insanlardır. İçlerinde devletler yönetenleri vardır. Allameyi cihan olsanız onunla baş edemezsiniz; kurnazlık ve fırsatçılık çok belirgin özellikleridir. Ne yapar eder kendilerine bir “koltuk” bulurlar, oraya çöreklenirler ve kendilerini yetenek, zekâ ve liyakat konusunda cebinden çıkarabilecek kişileri yönetirler, yönetmeye doyamayıp bıktırırlar, usandırırlar ve yıldırırlar.
Bunlar genelde kendinden zeki, akıllı biriyle dostluk kurup arkadaş olunca onun tüm düşünce yapısını, kapasitesizliğinin el verdiği ölçüde kendisine kopyalayabileceği tüm kırıntıları kopyalar, sonra düşman olur. Ve derhal kendinden zeki kişiye duyduğu düşmanlığı ortak tüm dostlarına aşılamaya çalışır. İlginç olan, insanlar bu kifayetsiz kişinin yapay ışığına ilk önce kolayca aldanır. Çünkü genelde kopyacılığı özgün düşünce gibi yansıtır.
Kendini kanıtlamak için kırk çeşit oyun yapar.
Hatasını kabul etmez, alınganlığı dayanılmazdır. Kendisi zeki ve akıllı olmadığı ve bunu anlamaktan aciz olduğu gibi, kendisinden zeki insana tahammülsüzdür.
Dost olarak yanında olunmaması gerektiği gibi, düşman olarak bile yaklaşılmamalıdır. Uzak durulması tavsiye edilecek kişilerin başında gelir. Dostluğu düşmanlıkla eşdeğerdir.
Zaman zaman hepimize bunlardan bir kaç adet düşer yaşamda…
Yazdıkları ilk yazıda yazar, yaptıkları ilk resimde ressam, söyledikleri ilk şarkıda yorumcu, okudukları iki kitapla eğitmen, kişisel gelişim uzmanı olurlar… En sevdikleri spordur “uzmanlık”… Kendi kendileri harika payeler bahşederler… Siz hiçbir şeyi onlardan daha iyi bilemezsiniz…
Sonuçta, “kifayetsiz muhterisler” her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Çünkü bu kişiler için öz saygı hırsa yenilmiş, değerler kazanç oranında satılmıştır… Yalakalıkta, yalancılıkta üstlerine yoktur…
Bir gün önünüze böyle biri çıkarsa bilin ki “Dunning–Kruger sendromu” ile karşı karşıyasınızdır… Yani Türkçe meali; “cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır”… Bildiğiniz “Cahil cesareti”… Özgüven zehirlenmesi tabiri de bu etkiyi izah edebilir…
Anlayana çok ağır bir ifadedir aslında. Ama söylemeye niyetleneceğiniz kişi muhtemelen anlamını da bilemeyeceği için çoğu zaman havada kalır maalesef…
Her şeyi en iyisini kendisinin bildiğini iddia eden… Bilgiyi, eğitimi aşağılayan… Çok gürültü patırtı çıkararak, bu gürültü içerisinde çok iş yaptığı havasını estiren… Her şeyi kendisi halletmek isteyen… Her şeye önceden hazırlıklıymış, zaten biliyormuş gibi yaklaşan… Üstlerine karşı saygıda asla kusur etmeyen ama altındakileri ezme konusunda üstlerine olmayan… Başarısızlık halinde, başarısızlığını hiç yaşanmamış hale getirmeye çalışan… Kendi doğrularının, düşünce ve eylemlerinin doğruluğuna kesin olarak inanan… Asla hata yapabileceğini düşünmeyen… Kendi yaptığı işi kendi öven birilerine denk gelirseniz bilin ki ne yapsanız boştur. Çünkü durum kliniktir…
Kendilerine acil şifalar
Nefs/ego terbiyesi
Ve af edilme dilerim.
Zira önce adalet var ve bir de ” ilahi adalet ” var bu yaşamda…
Anne sütü şart…