FETÖ’cü polisler mahalle mahalle örgütlenmiş!
Çanakkale’de yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında tutuklanan polis memuru N.Ç, ifadesinde, örgüt içinde bulunan polis memurlarının yapılanmayla ilgili çalışmalarını anlattı.
Çanakkale Emniyet Müdürlüğünde görev yapan N.Ç, 2006 yılında memleketinde Körfez Dershanesine kayıt yaptırdığını, 1,5 yıl burada üniversite sınavlarına hazırlandığını aktardı.
Fetullah Gülen cemaatine ait olduğunu kayıt yaptırırken bilmediği dershaneye dönemin en başarılısı olduğu için kaydolduğunu belirten N.Ç, eğitimine devam ederken, buradaki rehber öğretmenlerin kendisini ve diğer öğrencilerin bir kısmını cemaat sohbet toplantılarına çağırdığını dile getirdi.
N.Ç, bu toplantılara iştirak ettiğini aktararak, “O yıllarda küçük olduğumuz için tam olarak hatırlamam da çay partileri veriliyordu, sıradan sohbetler yapılıyordu. O dönemde birçok konuya vakıf olmadığım, amaçlarını ve gayelerini bilmediğim için bir aktivite olsun diye katılıyordum. 2007 yılında üniversiteyi kazandım ve Isparta’da yaşamaya başladım. Benim gibi aynı üniversiteyi kazanan bir arkadaşımla ev kiraladık, birlikte kalmaya başladık.” dedi.
Üniversite eğitimi boyunca kiraladığı evde ikamet ettiğini, cep telefonunu dershaneden aldıklarını düşündüğü, şu an isimlerini hatırlamadığı bahse konu Gülen cemaatine hizmet eden bazı kişilerin kendisiyle irtibata geçip, buluşmak istediklerini anlatan N.Ç, şöyle konuştu:
“Sohbet toplantılarına katılmamı istediler. Bu istekler üzerine bir iki kez görüştük. Görüşmelerde benden kendilerine ait evde kalmamı ve sohbet toplantıları denilen toplantılara katılmamı istediler. Ben her seferinde onlara ait evde kalmak istemediğimi beyan ettim ve hiçbir toplantılarına katılmadım. Üniversite yıllarında bu şahıslarla hiçbir irtibatım olmadı. 2011 yılında mezun oldum, 2012 yılında KPSS’ye girdim. Bu dönemde hiçbir cemaat mensubuyla ilişkim olmadı. Bu sınavdan çok yüksek puan alamadım. Annemin ısrarıyla aynı yıl polislik sınavlarına girdim ve kazandım. 2012 yılının Kasım ayında polis okulunda eğitime başladım. 7 aylık eğitimin süreci sonunda mezun oldum. Çanakkale Emniyet Müdürlüğü emrine atandım.”
“Dini sohbetler etmeye başladılar”
N.Ç, 2013 yılında göreve başladıktan sonra ismini hatırlamadığı bir pansiyonda kalmaya başladığını söyledi.
Kısa bir süre sonra cep telefonundan arayan N.T isimli bir polis memurunun buluşmak istediğini söylediğini aktaran N.Ç, “N.T, bana ‘yeni göreve başlamışsın, ev arıyormuşsun, sana yardımcı olalım, eşyalı ev var, seni oraya yerleştireyim.’ dedi. Ben hiçbir şeyden şüphelenmeden ‘polis ağabeyim bana yardım edecek’ diye ‘Tamam ağabey eve bakalım’ dedim. Daha sonra, kiraladığım ve hala oturduğum eve beni götürdü. Bana ev kirasının 425 lira olduğunu söyledi. Ben kabul ettim.” dedi.
N.Ç, evin sahibinin A.T. olduğunun söylendiğini, bu şahsın IBAN numarasına kirayı gönderdiğini aktardı.
Daha sonra N.T’nin kendisini üniversitede çalıştığını söylediği S.T ile tanıştırdığını anlatan N.Ç, “Bana göstermiş olduğu evde daha önce S.T’nin kaldığını söyledi. Bu görüşmeden çok kısa bir süre sonra S.T’nin yardımıyla pansiyondaki eşyalarımı alarak bu eve yerleştim. Daha sonra benimle aynı zamanda ve aynı şubede göreve başlayan T.D. de ev aradığı için ona benimle kalmasını teklif ettim. O da kabul edip, benimle aynı evde kalmaya başladı.” diye konuştu.
N.Ç, kısa bir süre sonra S.T ile N.T’nin evlerine gelip gitmeye başladığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Bir sefer geldiklerinde ‘bir şeyler okuyalım’ dediler ve kime ait olduğunu hatırlamadığım bir kitap çıkararak okumaya başladılar. Dini sohbetler etmeye başladılar. Ben o anda bu iki şahsın Fetullah Gülen cemaatinden olduğunu, daha önce bu cemaate ait eğitim gördüğüm dershaneden bu şahısların aranarak, cep telefonumun verildiğini, aradan uzun zaman geçmesine rağmen dershanenin beni takip ettiğini anlattım. Bu iki şahsa ‘Ağabey ne oluyor, sizin amacınız ne?’ diye sordum. Her ikisi de bana Fetullah Gülen cemaatine mensup olduklarını, ara sıra sohbet için geleceklerini söylediler. Benden herhangi bir istekleri olmadığı için bunlara tepki vermedim. Daha sonra bunlar ara sıra eve gidip geliyorlardı, okuyup, sohbet ediyorlardı.”
Yaklaşık, 5-6 ay kadar sonra S.T. ile N.T’nin, başkalarına burs verdiklerini söyleyerek kendisinden verebileceği kadarıyla, 100-150 lira maddi yardımda bulunmasını istediklerini anlatan N.Ç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu yardımın daha sonra himmet olduğunu öğrendim. Ama ben bu parayı vermeyeceğimi, kendim başka bir öğrenciye burs veriyorum diyerek yalan beyanda bulundum ve para vermedim. Daha sonra şu an Adıyaman’da polis memuru olarak görev yaptığını duyduğum A.K’yi, S.T. ve N.T. kalmış olduğum eve getirdi. ‘Bu polis arkadaşımız da bu evde kalmaya başlayacak’ dediler. Ben de bu şahsın aynı cemaatten olduğunu düşündüm ancak bu evi bana ilk onlar bulduğu için ayıp olur diye bir şey diyemedim. N.T. ve S.T’nin bu Fetullah Gülen cemaatiyle bağlantısı olduğunu, cemaat üyelerinin birbiriyle paslaştıklarını, cemaate yeni kişiler kazandırmak için yardım eder görüntüsünde şehre yeni gelen, ihtiyacı olan polis memurlarıyla irtibata geçtiklerini anladım. Zaten bunlar bize, kazandıklarını düşünerek bir müddet sonra çok nadir gelmeye başladılar. S.T. bize okumamız için Fetullah Gülen’e ait kitaplar ve CD’ler verdi.”
“AK Parti’ye oy vermeyeceksiniz”
N.Ç, 2015 yılında genel seçimler öncesinde S.T’nin kendisiyle özel bir görüşme yapmak için geldiğini belirterek, “Bana ‘seçimlerde kesinlikle AK Parti’ye oy verme. Hangi partiye verirsen ver ama AK Parti’ye oy vermeyeceksin.’ dedi. S.T, benim dışımda da cemaat içinde bulunan ve cemaate katılmak istenen şahıslara da ayrı ayrı giderek özel olarak aynı istekte bulundu.” dedi.
S.T. ile N.T’nin son dönemde de polis memuru olarak görev yapan A.D. ile kendisini tanıştırdığını dile getiren N.Ç, şöyle konuştu:
“Bu aşamada A.D. evimize gelip, gitmeye başladı. A.D. eve geldiği zaman Fetullah Gülen’e ait kitapları okuyordu. Bize dini sohbetlerde ve telkinlerde bulunuyordu. A.D, daha sonra değişik bahaneler üreterek beni kaldığı lojmana çağırıyordu. Bana cemaat yurtlarında kalan, cemaat dershanelerine giden öğrencilere para verdiklerini, bu nedenle cemaat üyelerinden para topladıklarını söyleyerek, sürekli para istiyordu. Ben veremeyeceğimi, ailemin daha çok paraya ihtiyacı olduğunu söylüyordum. Hatta bir seferinde para vermediğim için tartıştık, münakaşa ettik. A.D, benden yaklaşık 4-5 defa bu şekilde para istedi. Benim para vermeyeceğimi anlayınca benden uzaklaştı. Aramız biraz soğudu. Çok sık olmasa da eve gelmeye devam ediyordu.”
N.Ç, A.D’nin Çanakkale’deki cemaat yapılanması içinde aktif görev aldığını, himmet topladığını, cemaate polis teşkilatı içinde yeni üyeler kazandırmaya çalıştığını çok iyi bildiğini, bunu yaşadığını aktararak, “A.D, bir gün yanında polis memuru K.D. ile evimize geldi. Evde birlikte kaldığım T.D. ve A.K. de vardı. Dini sohbet ettik. Akabinde K.D. cebinden çıkardığı bir kağıttan dini bilgiler vermeye başladı. Ben o an K.D’nin de cemaat içindeki yapılanmada olduğunu anladım. Ben zamanla cemaat içinde bulunan polis memurlarının ve diğer şahısların Çanakkale merkezinde ve ilçelerinde mahalleleri kendi aralarında paylaştıklarını, hepsinin ayrı ayrı sorumlu olduğu mahalleler bulunduğunu, bu mahallelerde ikamet eden cemaat mensupları arasında iletişim sağladıklarını, kendi bölgelerinde cemaate yeni kişiler kazandırmaya çalıştıklarını, himmet topladıklarını fark ettim.” ifadesini kullandı.
Bu şahısların dışında başka cemaat üyeleriyle görüşmediğine işaret eden N.Ç, şunları kaydetti:
“Bunların isteklerini yerine getirmediğim, istedikleri himmeti ödemediğim halde benden vazgeçmiyorlardı. Bence bunun sebebi, illaki bir gün bunların işine yarayacağımızı düşünüyorlardı. Ayrıca bizim evi cemaat evi olarak kabul edip, istedikleri zaman geliyorlar, istedikleri kişileri de eve yerleştiriyorlardı. Sanırım beni cemaat yapılanmasında kendilerince en alt kademede gördüklerinden dolayı çok detaylı paylaşımlarda bulunmuyorlardı.17-25 Aralık döneminden sonra cemaate ait olan Zaman gazetesindeki yayınlardan bunların hükümete, ülkeye karşı tavır ve hareketleri olduğunu gördüm. Bu beni rahatsız etmeye başladı. Bunların normal bir cemaat yapılanması dışında, dini ilişkilerin dışında, devlet ve hükümete karşı kadrolaştıklarını, devlete karşı bir yıkıcı örgüt olduklarını hissettim. İsteğim dışında, içinde bulunduğum bu yapıdan bir an önce çıkmam gerektiğini düşündüm, bu şahıslardan uzaklaştım. Aynı evi paylaştığım diğer arkadaşlar evden ayrıldıktan sonra bu evi kendim tek başıma tuttum, daha sonra evlendim. Eşimle aynı evde kalmaya başladık. Evlendikten sonra hiç kimse bir daha bu eve gelmedi. A.D. beni birkaç defa buluşmak için aradı ancak ben kabul etmedim.” (a.a)