CORONA VİRÜSÜ TANRI İLE SAVAŞIYOR
İnsanlığın var olduğu andan itibaren iyilik ve kötülüğün, mümin ve şeytanın savaşı dillendiriliyor.
Kimilerinin dediği gibi iki tanrı var; birisi bizi yaratan bir diğeri ise bizim yarattığımız.
Bizim yarattığımız çok zalim, gücü seven, fakirden ve mazlumdan nefret eden, inanılmaz ufak şeylere ağır cezalar kesen ve her türlü zevki barındıran sanal cennete karşılık dünyayı cehenneme çeviren.
Ne gariptir ki birincisi değil ama ikincisi geniş kitleler tarafından sorgulanmadan iman edilen oluyor.
Son bir yıldır hem insani, hem imani hem de iktisadi olarak yıkıma neden olan bir virüs yeni Tanrı olma yolunda hızla ilerliyor.
Oysa insanlık tarihinde bir çok pandemi büyük yıkımlara neden olsa da süresini tamamlayıp yok oldu bile.
Veba, cüzzam, humma, çiçek, sıtma ve grip hastalıklarını yaşamış ortak tarihimiz bunu böyle söylüyor.
Bizde ki sonsuz yaşama arzusu çok öncelendiği için olsa gerek hedonizm (zevkçilik) ve benzeri tutkular virüs dayatması ile gelenlere teslim olmamızı sağlıyor.
Yada son yüzyıldır korku kaderimiz oldu.
Şimdi Covid-19 aşıları tartışılıyor.
Yapılan açıklamalara göre bir çeşit biyomekanik unsurlar vücuda zerk edilecek.
Belki bunu tasarlayanlar üzerlerinde yıllardır çalışıyor ama bizim sonuçları itibarıyla bilgiye çok ihtiyacımız var.
Evrimleşerek gelen bir virüs tüm bilimsel birikimlerimize rağmen bu kadar panik ile karşı koymamızı sağlıyorsa aşı kim bilir nemenem bir şeydir.
İlginç olan harama helale dikkat eden tüm dünya müminleri bu konuda tek söz söylemiyor.
Ne kiliselerden, ne havralardan ne de medreselerden tek kelime söz çıkmıyor.
Davut ile Golyat’ın savaşında bile taraflar belliyken şimdilerde tek kelime edilmiyor.
Anlaşılan o ki yeni Tanrı, şeytan ile yaptığı işbirliği sonucu bize ve bizi yaratan Tanrı’ya karşı zaferini ilan etmek üzere.
Belki de tanrısızlığın kaderimiz olması yolunda son hızla ilerliyoruz.
Herkesin bir planı var, bekleyip göreceğiz.
Bir de böyle düşünün istedim.