BU GÜN 24 NİSAN VE BİZ ERMENİLERİ KATLETTİK
BU GÜN 24 NİSAN VE BİZ ERMENİLERİ KATLETTİK
Tarihsel süreç ve gerçekleşen olaylar sonrasında hesaplaşmalar acıları yaşayanlarla değil bir sonraki kuşakla başlar.
Bir küçük istisna Siyonistlerin finansör olduğu Hitler faşizmidir.
O olayda süreç yeni bir Siyonist devlet için gerekliydi.
Tüm devletler kendi yönetsel algıları ve yönetenlerin tercihiyle ya katildir ya da potansiyel katildir.
Belirli algılarla muhalefet edenler mutlaka yönetim ve temsilcileri tarafından tehdit olarak algılanır sonrasında da yok etme arzusuyla hücuma uğrar.
Çoğunlukla yönetim kazansa da birçoğunu da muhalefet edenler kazanır.
Fransız devrimi, Amerikan halk isyanı, Bolşevik isyanı ve bir de bizden Kurtuluş savaşı bu muhalif hareketlere örnek verilebilir.
Ermenilere gelince, yaklaşık dokuzyüz elli yıl birlikte yaşadıkları ve çoğunlukla sorun yaşamadıkları Türklere karşı neden isyan ettiler?
Bunca yıl hiçbir iddiaları ve devlet talepleri yokken ne oldu da birkaç yıl içinde içlerinden canavarlar çıktı?
Cevaben bu gün uğraştığımız ayrılıkçı Kürt hareketi de dahil olmak üzere son üç yüzyılın sosyolojik ve felsefi alt yapısını oluşturduğu ulusçuluk kavramı bunun cevabı olur.
Bizde Kürt isyanlarında olduğu gibi Ermeni isyanı da milliyetçi bir azınlığa rağmen geniş halk kitlelerinin olaylara vakıf olamayıp selin önünde ki kütük gibi gelişmelere teslim olması bir cevap olabilir.
80 öncesi son kalkışma için hazırlık yapan Kürt milliyetçilerine nasıl Pilot Niyazi gibi devlet unsurlarının kızını dahi feda edip Öcalan ile evlendirmesi gibi mutlak tetik görevini gören unsurlar olmuştur.
Ermenilerde oluşan milliyetçi akım aynı yıllarda Osmanlıcılık, ümmetçilik üzerinden dağılmaya çare bulamayan Osmanlı idarecilerin son çare sığındığı Türkçülük akımı ile paralel zamanı içerir.
Bu güne kadar bana göre 250 bin evladını PKK altyapısına kaptıran ve onların ölümüne gözyaşları ile bakan Anadolu Kürtleri gibi 100 yıl önce Ermeni ahalisi de kontrolü kaybedip Taşnak ve Hınçak çetelerine evlatlarını kaptırdı.
Ve bu evlatlar kendilerince düşmanı sahaya çekebilmek adına dehşet ve şiddet argümanına yöneldiler.
Arkalarında onlara destek veren güçlerin ise sadece kargaşaya ihtiyacı olduğu için bu insanlara yön vermeyip bir kasırga gibi kısa sürede yakıp yıkıp yok olmalarına ses çıkarmadılar.
Aslında her devlet arkasında mutlaka bir devri sabık bırakır ama şiddet o kadar çok oldu ki zaten yıkılmak üzere olan Osmanlı devleti bir karşılık vermek zorundaydı. Bakın burada zorunluluk söz konusu.
Yeni gelişen ve özellikle İttihatçılar eli ile temsil edilen Türkçülüğe fatura edilse de o gün kim yönetici olursa olsun bir şeyler yapmak zorundaydı.
Rusların Bolşevik ihtilali ile uğraşırken arkalarından çekildiği Ermeniler devletin insafına kalarak göçe yani sürgüne tabi tutuldu.
Haliyle yapılan dehşet intikamcı duyguları kışkırttığı için suçlu masum ayırımı yapılmadan bir kısım devlet unsurlarının da içinde olduğu kıyımlar da yaşandı yada yaşanması zaten muhtemeldi.
Bizim yakın zamanda bir devlet tercihi olarak yada uluslar arası dayatma gereği tercih ettiğimiz çözüm süreci sonucunda yaşanan hendek çatışmaları da olayları anlamamız adına bir fikir verebilir.
Sonuçta devlet aygıtı kendince belli gerekçelerle bu işi gereksiz bulup yok etme tercihini kullandı.
Belki yıllarca göz yumulup milletin evlatlarına kutsallar üzerinden musallat olan dinci çete liderlerinin karıştığı darbe sonrası devlet aygıtının tercih etti top yekün imha tercihi gibi.
Aynen diğer gelişmelerde olduğu gibi burada da geniş halk kitleleri olaylara hakim olamadan selin önünde ki kütük gibi olayların içinde yer aldı.
Kim suçlu kim suçsuz bilemem, bilmek de benim işim değil.
Burada suçlu aramak yaradılış kaidelerine olan inancım gereği çok gereksiz.
Tarihin seyri gereği bazı topluluklar bir takım dayatmaları da arkasına alarak bazı olaylara sebep olabilir.
Fakat o dönem acılara muhatap olanlar yerine mirasçılarının bu acıları canlı tutup hesaplaşmaya kalkışması çok ilginç.
Cemal ve Talat Paşaları Alman topraklarında katledenler ile çaresizlik gereği Kafkaslarda elinde kılıcı ile ölümü tercih eden Enver Paşayı ya da diğer ittihatçıları insafsızca suçlamak çok yersiz.
Adil yargılanma her sabıkın hakkıdır.
Nefret ve kızgınlık ancak kan döker.
Belki dip not olarak işin içinde sorumluluğu olanların sorumluluklarından kurtulmak için müracaat ettiği karatma girişimleri de hesaba katılmalı.