Bir yudum kitap, gününüzü güzelleştirsin

Bir yudum kitap, gününüzü güzelleştirsin
  • 2 Ocak 2019 11:48

Bir yudum kitap, gününüzü güzelleştirsin

Modern zaman insanlar üzerinde hep vakitsizlik ve zamanı yettirememe gibi bir etki bırakıyor. Hele ki büyükşehirde yaşanıyorsa trafiği, kalabalığı hep büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Uzun mesai saatleri, yollarda trafikte geçen uzun zamanlar, ev telaşı, e biraz da sosyal hayat derken günler akıp gidiyor. Kitap okumayı sevenler en kötü uyumadan yarım saat önce elinde kitapla yatağa giriyor ama dışarda geçen boş zamanlarda okumak isteyenler de bazen kitap taşımaktan dem vuruyor. Sözün özü zaman kısa, kitaba vakit az, bir de çantada taşıma derdi… Bunlar büyük sorunlar olmasa da bazen dert oluyor işte… Peki ne yapmak lazım?
Bildiğiniz üzere telefon artık yıllardır eksik organımız gibi oldu. Avuç içinden dünyaya ulaşan bu aygıtlar, bize sınırsız bilgi sunarken internet dediğimiz deryada çoğu zaman neye nasıl ulaşacağımızı bilmiyor, bazen de sadece sosyal medyada saatlerce vakit harcayarak beynimizi gereksiz, hatta çoğu zaman gerçekliği olmayan bilgilerle dolduruyoruz. Eskiden toplu taşımalarda elinde kitap olan insanların artık telefon var. Ciddi anlamda duruş bozukluğuna sebep olacak şekilde saatlerimiz geçiyor.
Zamansızlık dedim, kitap taşıma sorunu dedim, biraz da telefon kullanımına değindim. Tüm bunların ortak bir noktasında buluşmaya ne dersiniz? “Her sabah bir yudum kahve, bir yudum kitap kalbe iyi gelir” fikri ile yola çıkan bir projeden bahsetmek istiyorum sizlere. “Bir Yudum Kitap”… Okumaya zaman bulamama, ne okuyacağını bilememe gibi sorunlara çözüm olacak bir girişim olarak karşımıza çıkan Bir Yudum Kitap, edebiyat kaygısı güden bir platform… Türk edebiyatının tanınmış yazarları, genç kalemler, dünya edebiyatı gibi geniş bir skalada yazar kitlesini okurlarla buluşturan proje kapsamında her sabah mail kutunuza beş dakikada okunacak kitap pasajları geliyor. Yapılacak şey ise çok kolay, www.biryudumkitap.com adresinden sadece mail adresinizle ücretsiz abone olmanız yeterli… Bu sayede günün ilk saatlerinde size ulaşan kitap pasajlarıyla belki alacağınız kitabı seçecek belki de gün içinde boş kaldığınız anlarda okuyacağınız tek satır, mailinizde sizin için seçilen kitap satırları olacak. Belki sürpriz bir şekilde karşınıza çıkan satırlar, aradığınız bir soruya yanıt, yükünü taşıdığınız bir soruna çare olacak.

Hem Alman edebiyatçı Johann Wolfgang Goethe’nin dediği gibi, “İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir.”

Ayrıca, mailime düşen pasajlardan birini de sizinle paylaşmak istedim.

Tayfun Çelik – Aynı Çağ / Ayarsız Dergi, Aralık 2018

Yaradılışın gizemi kalmadı. Renkli hayaller, renkli umutlar ve renkli insanlar çıkıp gittiler hayatımızdan. Modern çağa isim arayanlar fazla düşünmesin. Ne yazık ki “Aynı Çağ”dayız. Artık herkes aynı şekilde; aynı giyinen, aynı renkte arabalara binip aynı yerlere giden, aynı parkta bahçede aynı mangalı yakan, aynı şeyleri yiyip aynı uykuya dalan hayatların çağındayız. En sosyalist ve en dincinin aynı lüks semtlerde oturduğu, en uyuşuğun ve en çalışkanın aynı kazanca sahip olduğu çağdayız. Zengine zengin olduğundan dolayı aynı hürmetin gösterildiği, fukarayı dışlayan aynı zihniyetin yaşandığı çağdayız. Bilim adamlarının bile aynı şeyleri savunduğu, aynı şeyleri yazdığı ve aynı şeylerden korktuğu zaman dilimi… Artık aynı gazeteler alınıyor ve aynı kitaplar okunuyor. Saçlar aynı şekil, suratlarda aynı kirli sakallar, aynı model gözlükler… Herkes aynı şeyi görmezden gelip aynı şeye dikkat kesiliyor. Aynı baskılı tişörtle aynı yere erken gelinip aynı yere geç kalınıyor. Aynı yerde aynı randevular… İnsanlar birbirlerini aynı sevmek istiyor. Aynı mekânlarda aynı fanteziler kuruluyor. Aynı salonlar, aynı eşyalar, aynı mobilyalar, aynı dekorlar, aynı hayal kırıklıkları… Mutsuz ailelerin mutsuzlukları bile aynı…
Gece uykusunun aynısı gündüz de uyunabiliyor ve yaz mevsiminin aynısı kışın da bastırabiliyor. Herkes aynı kafelere giderek farklı bir şey yaparmış gibi aynı kahveyi içiyor. Aynı sohbetlerde vatan kurtarıp hep aynı düşman tespit ediliyor. Savaşlar, devrimler, darbeler ve zaferler bu çağa göre yorumlanıp, hepsinden aynı sonuçlar çıkarılıyor. Aynı insanlar her konuda uzman ve hiçbir şeyi sözde aynı insanlar anlamıyor. İnanan aynı mantıkla inanıp aynı kuşkuyla reddediyor. Aynı espriye aynı çirkin kahkahalar atılıyor. Aynı hataya aynı tepkiyi verip hep bir ağızdan aynı küfür ediliyor. Aynı kanlı ellerde aynı linç… Aynı dillerde aynı zehir, ceplerde hep aynı akrep… Aynı balıkçılar hep aynı köprünün üstünde aynı balığı kaçırıyor. Kadrajda aynı buruşmuş yüzler, aynı renkler, aynı habersiz pozlar… Hep aynı fotoğraflar çekiliyor. Aynı mecburiyetle beğenilip aynı serbestlikle paylaşılıyor. Ardından aynı etiketlerde, hep aynı markaların etiketleri aynı gözlere sokuluyor. Bütün şehirlerin silueti aynı.
Camilerde aynı safta aynı ihtiyarların yanına durulup çıkar çıkmaz aynı günahlar işleniyor. Herkes aynı yüce mertebede… Hep aynı insanlar aynı cennete varis ve cehennemden hep aynı insanlar dönüyor. Aynı batıla tutunup aynı haktan kaçılıyor. Ağızlarda aynı kadınlar aynı sözlerin kurbanı, dallarda aynı meyveler aynı kurtların yemi oluyor.
“Aynı Çağ” dedim ya; aynı düşünen, aynı yazan ve aynı konuşan hep aynı ödülün sahibi oluyor ve yandaşlardan aynı takdiri alıyor. Aynı kitaplar daha çıkmadan çok satıyor ve hep aynı ön raflarda yer buluyor. Aynı kitap eklerinde hep aynı övgüler… Herkes aynı âlimler tarafından aynı cahillikle suçlanıyor. Aynı körler aynı sağırları ağırlıyor. Aynı kanallarda, aynı şeyler seyredilip aynı şeye can sıkılıyor. Aynı yalana inanılıp aynı gerçekten öldüresiye nefret ediliyor. Haberlerde hep aynı umutsuzluk… Reklamlar aynı şeye çağırıyor. Kazançlar aynı yere harcanıp, gelecek aynı yere borçlanılıyor. Hırsızlar bile aynı yöntemle çalıp aynı nedenden yakalanıyor. İnsanlar hep aynı korkularla av oluyorlar…
Öğretmenler, aynı sınıflarda aynı sorulara hep aynı cevapları alıyorlar. Çocuklar aynı sınava sokulup, onlardan hep aynı başarı bekleniyor. Aynı eğitimde her zaman aynı sorunlar… Aynı kurslara aynı büyük paralar harcanıyor. Aynı hevesler aynı yerlerde kaçıyor. Aynı stadyumlarda hep aynı sporlar… Yıllardır aynı tezahüratlar yapılıp aynı şeylerin anasına sövülüyor. Satıcılar aynı şekilde bağırıyor. Aynı kaldırımlarda hep aynı asık suratlar aynı yerlere yetişmeye çalışıyor. Kayısı ile eriğin, karpuzla kabağın, tavukla balığın tadı aynı. Hekimler aynı uyarıları yapıyor ve insanlar aynı hastalıklardan ölüyor. Yaratılışın gizemi kalmadı dedim ya! Bu aynılıkta insan ister istemez bir parçası oluyor uluorta gezen aynılığın. Ya da büyük bir hevesle farklı yaptığı bir şeyin ertesi gün aynısı çıkıyor. Yâni kalanlar hep aynı şekilde farklı olmaya çalışıyor. Aynı şeylere aynı umutlar beslenip hep aynı hayal kırıklıkları yaşanıyor. “Aynı Çağ”da aynı yaşamak, aynı şeyleri almak, aynı şeylere para harcamak özendiriliyor. Aynı insanları seçmek ve aynı görüşe bağlanmak gelenek oluyor. Herkes aynı suçla suçlanıp, aynı “pardon”la salıveriliyor. Seyreden herkes aynı oyunun parçası oluyor. Herkes aynı hatayı yapıp, aynı sonucu alıyor.
Velhasıl insanlar yüzyıllardır aynı duayı ediyor. Aynı bezginlikle aynı kurtarıcıyı bekliyor. Aynı toplumlarda hep aynı sorunlar… Herkes elbirliği ile aynı sonu yaşamaktan korkuyor. “Aynı Çağ,” dedim ya! Galiba bizi aynı son bekliyor…

Bu haber ilgini çekebilir ->  Torbalı Belediyesi engellilerin sesi ve kulağı oluyor
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.