ANKARA GÜNLÜĞÜ
Bir süredir Ankara’dayım.
Gözlem yapma fırsatlarım oldu.
O her yeri gri ama erkek ve kadınları lacivert olan bozkırın memur şehri gitmiş.
Yeni oluşan yapı anlaşılması zor bir karmaşa içeriyor.
Güzelim tarım arazilerine yapılan sanayi bölgeleri şehri ve bölgeyi besleyecek üretimden uzak mekanik bir hal almış.
Aynı tarım arazilerinde ucube lego şehirleri andıran dikdörtgen kulelere kendini mahkum etmiş insanlar gördüm.
Üstelik bu dört duvar ucubelere milyonlar ödemekten çekinmiyorlar.
İlginç değil mi, bozkırın memur şehrinde milyonlara el değiştiren ucube dört duvarlar.
Oysa bu şehir , dar gelirli memurların ve gelir düzeyine göre dört beş katlı binalardan tek katlı müstakil kimine göre gecekondu binalara kadar yaşayan insanların şehriydi.
Zaten üstdüzey memurlar lojmanlardan dışarı pek çıkmazdı.
Bir de Altındağ , Çinçin , Yenidoğan , Atıfbey , İsmetpaşa vardı.
Ankara’nın kadim belalı mahalleleriydi.
Hiç birinden eser kalmamış.
Üstelik içinde binlerce acı barındıran Ulucanlar cezaevinin bile tepesine lego kuleleri dikmekten çekinmemişler.
Ankara kalesini restore edip insansızlaştırmak da Ankaralılara nasip olmuş.
Ankara Hukuk ve Siyasal dışında çok öğrenci hareketliliği de olmazdı.
Bir de Dil Tarih Coğrafyayı unutmamak lazım.
Şimdi sokaklarında rakamlarını dahi telaffuz edemeyeceğimi bedellere sahip arabalar boy gösteriyor.
Bozkırın memur şehrinde inanılmaz bir sonradan görme zenginlik riyakarlığı dolaşıyor.
Oysa bu şehrin insanları tüm köylülüğüne , memur yaşamına rağmen kurucu ilkelerin iliklerine kadar yaşandığı bir bozkıra aitti.
Ankara caddelerini dolaşıyorsunuz ve her köşe başında cemaatsiz devasa ve görgüsüzce yapılmış camilere rastlıyorsunuz.
Hacı Bayramı Veli camisinin , Bentderesi Tabakhane camisinin , Samanpazarı Aslanhane Caimisinin , bir sembol olan Kocatepenin , Zincirli caminin zerafeti yok hiç birinde.
Nerede bizim yazın kuran kursuna gittiğimiz mahallenin sarıp sarmalayan samimi yıkık dökük camileri?
Cemaatsiz camiler bir yana Çukurambarın inanılmaz avam mekanlarında delice para harcayan Ankaralıları görmek çok can sıkıcı.
Aslında bir üniversite şehri olan Ankara’da devasa kampüslerin aksine şehrin içine sıkıştırılan apartman üniversitelerini de görmek üzücü.
Ama ilginç olan nitelikli dolandırıcılığın lüks mekanların dışında Kızılay çay ocaklarında da yaşanması.
Genç yaşlı bir çok insan taşradan gelen hırslı yada çaresiz insanları yakaladıkları yerde avlıyorlar.
Oysa bu tür dolandırcılığın yaşanabildiği iki mekan vardı.
Biri Ankara Garı , diğeri Tandoğan otobüs terminali.
Ha bir de gizli açık kıyıda köşede devlete ve geleceğine yön verme arzusu ile yanan tutuşan insanlar var.