Veteriner Hekim Yavuz: “Türkiye’de Devlet de Hayvan Sahipleri de Sistem İstemiyor”
Radyo Romantik Türk’te yayınlanan Necati Bahçeci ile Gündem programının konuğu Veteriner Hekim Tahir Yavuz ve Gazeteci Şakir Sarıçay oldu. Gıda enflasyonu, hayvancılıkta sürü yönetiminin önemi ve Amerika’daki hayvancılık sektörü sistemi gibi konuların ele alındığı programda Yavuz, “Türkiye’de üretici de, devlet de sistem istemiyor” dedi.
“Neden Üretici Ağlamak ve Yalvarmak Durumunda Kalıyor?”
Veteriner hekim Tahir Yavuz, hayvancılıktaki güncel durumu şu sözlerle değerlendirdi: “Ortada an itibariyle kötü bir fotoğraf var. Dün hayvancılıkla ilgili kuruluşlar konuyla ilgili bir deklarasyon yayınladılar. Süt üreticileri seslerini yükseltti diye haber çıktı. Çünkü süt üreticileri çok dertli. Bizim sektörde böyle dalgalanmalar olur. Ama bugünlerde bu dalgalanma fırtına haline geldi. Çok büyük zorluk içindeler. Bir kilo süt, bir kilo yem alamaz duruma geldi. “Yem parasından kaçmak için neler yapabiliriz” diye soruyorlar bana. Hayvancılık diyince herkes dışındaymış gibi duruyor ama hepimiz içindeyiz. Bu gıdadır. Pandemi olunca gıdanın önemini gördük. Hayvansal proteinin de önemini biliyoruz. Sütü de, eti de, tereyağını da hayvanlardan elde ediyoruz. Onların bize verdikleri ürünleri kullanıyoruz. Bunu her hayvan yapmıyor, geviş getiren hayvanlar yapıyor. Bu fizyolojiyi okusanız hayranlık duyarsınız. Yediğiyle çıkardığı arasında alaka yok. Büyük bir olay. Bu eziyetin sonunda masanıza gıda olarak geliyor. Bu olayın ne kadar kıymetli olduğunun insanlar farkında değil. Benim önerim, süt ucuz yem pahalıya takılmayın diyorum bu işi yapanlara. Bize sistem verin demeniz gerekiyor diyorum. Neden bu kadar kıymetli bir ürünü üreten üretici dostlar hala ağlamak ve yalvarmak durumunda kalıyor? Neden bu üretici ağlıyor? Yazık.”
“Devlet Çoban Okulu Açtı Ama…”
Sürü yönetimi konusunda kitabı çıkmış olan Yavuz, sürü yönetiminin önemi ile ilgili, “Ben Türkiye’de sürü yönetimine kafayı yordum. Bir şirketim de var, adı da sürü yönetimi. Çobanlık bunun içinde bir parça. Devlet bir çoban okulu açtı ama çoban okulu diyemedi çünkü çobana kız vermiyorlar. Sürü yöneticisi okulu dedi. Bu biraz olayı hafife almaktır. Bu çok çaplı bir iş. Ziraat ve veterinerlik fakültelerinde okutulan derslerin toplamıdır. Sürü yönetimi hayvana iyi bakmak demektir. Amonyağı sevme hayvanını sev diyor. Amonyakla sevdalıyız. Bir ahırın içinde her tarafı kapatalım, amonyak dışarı kaçmasın. Amonyak kötü bir şey, hastalığı dışarı atmak lazım. Bir de soba yakan insanlar var. Hayvanın üşüyeceğini düşünüyorlar. Kitabımda temel ilkeler listesi var, bir tanesi de soğuktan korkma sıcaktan kork. Hayvan üşümez ama sıcaktan muzdarip olur. İnsanlar inek kültürüne alışkın değil. Kendileri gibi düşünüyor. İşkembemiz olmadığı için biz üşüyebiliriz. Ancak oların işkembesi var, sürekli enerji üretiyor. Yazın belli aylarda inekler döl tutmaz. 3 ay sonrasına kadar da o kötü tesir devam eder. Bu sıcaktan ötürü olur. Hatta ayağı da topal olur, bunu da başka yerden umarsınız ancak o da sıcaktandır. Süt de, tereyağı da işkembeden olur. İşkembe tamamen bir tabiat harikası. Neden başka hayvandan süt çıkarıp içmiyoruz da, işkembeli hayvanlardan içiyoruz? İşkembenin kerameti var. Yazın bu olayı hayvan rölantiye alıyor. Yazın 15 dakikada bir, 15 saniye sırtına su püskürtüyoruz” şeklinde konuştu.
“Çiftlik Kurmak İsteyen Gelip Bizimkini Görebilir”
Türkiye’nin en modern çiftliğini yaptıklarını belirten Yavuz, “Şu anda en yeni biz olduğumuz için en modernini biz yaptık. Ben ve ortaklarım, Amerika’da ne gördüysek hayata geçirmeye çalıştık. Oraya robotlar koyduk. Hayvanı robot sağıyor, buzağıyı robot emziriyor. 25 sene önce İsveç’te görüp başından ayrılamamıştım. Robotun içine yem koyuyorlar, hayvan içgüdüsel olarak yem yemeye geliyor. Robot da bunu okuyor, ben bu hayvanı 6 saat önce sağdıysam tekrar süt birikmiştir diyerek hayvan yemini yerken hayvanı sağmaya başlıyor. Hayvan da gayet mutlu, yem yiyor, sütünü veriyor. Sonra da temizliyor ve kurutuyor memeyi. Bu da sürü yönetiminin en önemli şartlarından biri. Tam Amerikalıların dediği gibi; memeyi sağıma öyle bir hazırlayacaksın ki, ağzını dayayıp içebileceğin kadar temiz olacak. Bu tarife göre makineler yapıyor. Neden robot? İnsanoğlu unutkandır, ihmalkardır. Çiftlik kurmak isteyenler gelip bizim çiftliğimizi görebilirler, seminer verebilirim. Bizim çiftliğimizde seminer odası var. Orada niyetim, gelen herkese sürü yönetimini anlatmak. Çok basit ama uygulayan yok” dedi.
“Türkiye’de Devlet de Hayvan Sahipleri de Sistem İstemiyor”
Amerika’daki hayvancılık sisteminden bahseden Yavuz, Türkiye’deki sistemsizlik üzerine ise, şunları söyledi: “Eğer bir şeyden şikayet ediyorsam çözümüyle beraber anlatmaya kalkarım. Bütün Türkiye’de şikayet var. Ben çarelerini yıllarca Amerika’da aradım. Yıllarca hayvan muayenesinde çalıştım, hayvanı kurtaramıyordum çünkü o malzeme bende yoktu. Amerika’da buldum getirdim. Şimdi burada üretiyoruz. Her konu çaresiyle beraber konuşulmalı. Bana hep ‘Amerika’da bu iş kolay, devlet yardım ediyor’ derlerdi. Gittik, Amerika’daki yardım sistemini buldum. Amerika biliyorsunuz dünyanın bir numaralı vahşi kapitalist sistemi. Bizim anayasamızda sosyal devlet var. Amerika öyle değil, sosyal olduğunu da iddia etmiyor. Bu ülke bile tarımında destek veriyor. Ama bizdeki gibi destek vermiyor. “Bizde destek yok ama sistem var” dediler. Bizde kimse sistem istemiyor. Ağlayayım ve meme versinler istiyorlar. Orada iktidara bağlı bir sistem yok. Orada MILK var. Yani süt gelirinin kaybı sözleşmesi. Her şeyi çok doğru yapıyorsunuz ama para kaybediyorsunuz diyelim. Çünkü süt o kadar ucuz ve yem o kadar pahalı ki para kazanamıyorsunuz. Aynı şu an Türkiye’de olduğu gibi. Devlet o zaman diyor ki, “Sen ölme, senin sütten gelen kaybını önleyeceğim.” O zaman, kanuna göre parayı 1 ay içerisinde vermek koşuluyla fiyat ve maliyet farkını ödüyor. Bizde böyle bir sistem yok. Ağlayınca meme verme sistemi var. Bugünlerde üreticilerimiz ağlıyor, yine meme yok. Kanunda var olan haklarını da vermiyorlar şu an. Hiç olmazsa bir damla su ver de adam ölmesin. İnsanları bu kadar eziyette görüp de hala mevcut buzağı desteğini vermiyorsanız, yazık. Küçük bir zam veya yardım gelebilir bu canhıraş ağlamadan sonra. Fakat o da eriyip gider. Çünkü bizde yem formülüne giren mısır, küspe gibi ürünlerin fiyatları çok artıyor. Bunların yüzde 65’i yurtdışından geliyor. Yurtdışından gelmeyen de ucuz değil. Yüzde 65’i ithal olan ürünü bu dolar ve euro ile düşünürseniz, verilen para 1-2 ay içerisinde eski hesaba gelecek. Sistem kurup takip etmedikten sonra bu iş yürümeyecek. Ancak devlet de hayvan sahipleri de bu sisteme hevesli değil. Çünkü devlet parasına bakıyor, hayvan sahipleri ise güven eksikliği ile bu işi yapmak istemiyorlar. Bu, ölüye serum takmak gibi. Üretim ceza haline gelmesin. Bizde üretene ceza veriliyor. Böyle bir sistemin kuruluşu uzun sürmez. Devlet para harcamıyor mu, harcıyor. Ama adam öldükten sonra serum takma, başka bir şey yap. Yoksa şu an içeride birikmiş süt ve buzağı destekleri var.”
“Üreticide Devlete Karşı Güven Eksikliği Var”
Türkiye’deki gıda enflasyonu ile ilgili görüşlerini bildiren Yavuz, “Benim fikrime göre bunun sebebi enerjinin pahalı olması. Enerji pahalı ise bu işler bitmeyecektir. O yüzden bizim sisteme geçmemiz gerekiyor. Hayvan sahipleri de buna hazır olmadılar çünkü devlete karşı bir güven eksikliği var. İktidara karşı demiyorum, devlete karşı diyorum. Çünkü bu iktidardan önce de durum böyleydi. Devlet buzağı, süt, yem gibi yardımlarla beni destekliyor arada bir deniyor. Devlet, Amerika’daki gibi fiyat farkı ödeyecekse eğer, öteki destekleri kaldırır. Onu gününde ödeyip ödeyemeyeceğine güvenmiyor üretici. Ya ben öldükten sonra öderse, o da benim işime yaramaz diyor. Kendine yontar da yok ya sen daha ölmedin der mi acaba diye düşünüyor. Şu anda süt 3.2 TL. Türkiye’de hayvan sahibine geçen süt fiyatı ise 3.02 TL. Rafta da 8-8.5 TL. Bunun da sebebi enerji. Yazın sıcağında markete gittiniz, klimalar serin serin çalışıyor. Peki klimaların parasından haberdar mısınız? Kışın da aynı şekilde. Hepsi enerjiye çıkıyor. Hayvan Ödemiş’te, sen İzmir’desin. Ödemiş’ten İzmir’e süt enerjiyle geliyor. İnek enerjiyle besleniyor. Ambalaj enerjiyle yapılıyor. Ambalajın hammaddesini de dışarıdan alıyorsun zaten” şeklinde konuştu.
“Türkiye’yi Aşı İle Biz Tanıştırdık”
Şirketi, hayvan aşıları üreten Yavuz, aşının önemi ile ilgili, şunları söyledi: “Aşının olmadığı zamanları da yaşadım. İlk ithal eden de ben oldum. Türkiye’yi aşılarla biz tanıştırdık. Biz ilk defa Türkiye’ye koyunlar için 6’lı karma ithal ettik. Şimdi 9’lu yapıyoruz, 10’lusu yok mu diyorlar. Biz insanlara çok eğitim vermek zorunda kaldık çünkü aşının fikri yoktu. Şimdi fikri de var, kullanımı da var. Daha da yaygınlaştırmamız lazım. Ben bugüne kadar hep koruyucu hekimliğe kafamı yordum. Mikroplar artık antibiyotiğe direnç kazandılar. Hayvanlara kullanılan antibiyotiğin de hayvanlara zararlı etkileri var. Antibiyotik kullanımının ana sebebi koruyamamamız. Türkiye hala koruyucu hekimliği öğrenemedi. Hayvancılık birlikleri dahi orada değil. Bir birlik biraz palazlansın, ellerine biraz para geçsin “Hayvan hastanesi kuralım” diyorlar. O büyük bir hava. Hasta etmemekle ilgili fikir yürüteceğinize, hasta olacak da tedavi edeceğim diye bekliyorlar. Bu kadar sığ. Gelin hasta olmadan önce koruyalım.”