KARŞIYAKA’DA TARIM ZİRVESİ “TÜRKİYE AÇLIKLA SINANIYOR”
Karşıyaka Belediyesi tarafından düzenlenen “Tarım Politikaları ve Kentsel Tarım” başlıklı panel, Zübeyde Hanım Nikah Sarayı’nda gerçekleştirildi. Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın ev sahipliğindeki panelin açılışında CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal hatalı tarım politikalarının sonuçlarına ve üretimin önemine dikkat çekerken, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay tarım alanında gerçekleştirdikleri örnek projeleri anlattı. Ardından CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır ‘İklim Krizi, Kentsel Tarım ve İzmir’; İzmir Demokrasi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp ‘Tarımsal Gıda Alanında Yerel Yönetimler için Yeni Açılımlar’ ve Tarım Yazarı-Ziraat Mühendisi M. Faik Toy ‘Tarım Politikalarının Üretime Etkisi ve Tüketiciye Yansıması’ başlıklı sunumlar yaptı. Panelin moderatörlüğünü ise Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Yusuf Kurucu üstlendi.
“TÜRETİCİ” İNSAN MODELİ
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, törenin açılışında yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de yanlış tarım politikaları uygulanıyor, sonucunda tarımsal ürünün hem kapasitesi hem de kalitesi düşüyor ve tüketiciye ulaşımıyla ilgili sıkıntılar gittikçe büyüyor. İklim krizinin en ağır etkilerinden birisi de tarımsal üretimde yaşanıyor. Şehirde yaşayanlar için, tüketiciler için sağlıklı gıdaya erişim çok önemli bir başlık. Tabii ki öncelikle mutlaka doğru tarım politikalarının uygulanması gerekiyor. Diğer yandan da tükettiğini üreten bir insan modelini hedeflemeliyiz. Buna tüketici artı üretici; “türetici” diye bir isim de veriyorlar. Bu konu üzerinde düşünmeliyiz. Kentte tarımsal üretim ortamları oluşturabilir mi? Bir insan balkonunda, bahçesinde, terasında ne kadar tarımsal üretim yapabilir? Eğer burada uygulanabilir bir model bulabilirsek, bu gerçekten birçok soruna çözüm olabilir. İnsanlar organik tarımsal ürüne direk bahçesinden, kamu alanından ulaşabilirlerse, üretilen miktar ihtiyacın tamamını olmasa da bir kısmını dahi karşılayabilirse, bu hem insan sağlığının hem de ekonominin yararına olacaktır. Ülkemizde tarım yapılamaması neticesinde bugün bizler sağlıklı olmayan, yetersiz gıdaya dahi yüksek fiyatlarla erişebiliyoruz. Bunun sonu açlığa gider, yoksulluğa gider, daha adaletsiz refah düzeyi dağılımına gider ve bunu hiçbir toplum kaldıramaz. Türkiye bu krizi en ağır yaşayan ve böyle devam ederse belki en ağır şekliyle patlamalar yaşayacak ülkelerden birisidir.”
“ÇİFTÇİYE SÖZ VERİYORUZ”
Türkiye’de ‘tarımı yok etme politikası’ uygulandığını ifade eden CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır “2002 yılından günümüze 26 milyon 579 bin hektar alandan 2021 yılında 23 milyon 446 bin hektara geriledik. Aradaki fark 3 milyon 133 bin hektar. Trakya’nın toplam yüz ölçümünün yaklaşık 2 katı bir alan Türkiye’de ekilmiyor. Bu duruma gelinmesine bir siyasi iktidar sebep oluyorsa bir politikadan bahsedemeyiz. Bu politika, Türkiye tarımını yok etme politikasıdır. Çiftçiye 29 milyar lira tarımsal destekleme veriyoruz diyorlar ya. Üreticinin 130 milyar lira kamu bankalarına, yaklaşık 43 milyar lira özel bankalara borcu var. Bu borç yükü altında üretim yapmasını bekliyorsunuz; tohum, gübre ihtiyacı var parası yok kredi çekiyor. Bu borç yükü altındaki tarım, sürdürülemez bir tarımdır. Biz iktidara geldiğimizde bunun sözünü veriyoruz; ilk bir hafta içerisinde yapacağımız şeylerden bir tanesi çiftçinin borç faizini sıfırlamak, ana parasını da iki yıl sonra ödemeye başlamak üzere ve hasat dönemi sonrasında eline para geçtiğinde ödeyebileceği bir geri ödeme sistemini oluşturmak. Çiftçiyi kafasındaki ‘Ben bu borcu nasıl öderim’ sorunundan uzaklaştırmak gerekiyor. Bu olmazsa olmazlardan bir tanesi” dedi.
NEDEN MUHTACIZ?
CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal ise “Neden Rusya’dan buğday gelmezse biz ekmeğe muhtacız? Neden Rusya’dan gelmezse sofralarımızda ayçiçek yağı olmayacak? Ürünlerimizin büyük bir kısmını neden dışarıdan almak zorundayız? Niye? Serbest piyasa denen, liberal ekonomi denen, vahşi kapitalizm denen bir biçim var. Bu sistem güçlülerin her şeyi elinde tuttuğu, güçsüzlerin onlara kölelik ettiği bir düzendir. Bu bozuk bir düzen; bunu bize emperyalistler, yabancı şirketler ve onlarla beraber hareket eden yerli iş birlikçileri dayattılar. Bizim başka bir şey yapmamız lazım. Birlikte yaşama kültürünü kentlerde büyütmek zorundayız. Bu konuda geçmişten bugüne İzmir’in bütün yerel yöneticilerine teşekkür etmek lazım. Birlikte yaşama kültürünün en iyi olduğu kentlerden bir tanesi İzmir’dir. Ben çiftçiyim, şu anda da oğlum tarlada. Biz başarırız. Bu çiftçi başarır. Yeter ki; ağalar, paşalar, beyler, bir eli yağda bir eli balda olan adamlar bu ülkenin gerçeğini görsünler, burada çiftçi de artık biat ve şükür meselesinden çıkıp “Ben yurttaşım, ben kul değilim, ben ürettim” diyebilsin. Çiftçi şunları istiyor; para kazanmak, alım garantisi, doğal afetlere karşı genel bir ülke sigortası, üretim alanlarının kayıt altına alınması, desteklemelerin üretim döneminden önce verilmesi. Aşık Veysel’in dediği gibi bu bir insanlık meselesidir. Türkiye açlıkla sınanmakta. Bu ülkenin insanı kazanır, üretir, büyütür” diye konuştu.
BAŞKA BİR TARIM MÜMKÜN
İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay da konuşmasında şunları kaydetti: “İBB olarak Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in “Başka bir tarım mümkün” vizyonuyla oluşturulan kuraklık ve yoksullukla mücadele üzerine temellenen İzmir Tarımı stratejisi doğrultusunda çalışmalarımızı yürütüyoruz. Üreticiye doğrudan tarımsal destekler veriyoruz. Tohumdan fidana üreticimize girdi desteği sağlamaya çalışıyoruz. Kooperatifler aracılığıyla küçükbaş ve yem desteklerimiz devam ediyor. Zeytinyağı sıkım, şişeleme, etiketleme gibi birçok konuda kooperatiflere destekler sağlıyoruz. Urla Bademler köyünde özellikle ara eleman yetiştirme konusundaki ihtiyaçları karşılayacak olan tarım lisesi çalışmamızın projesi de devam ediyor. İlk defa tarım ve teknoloji anlamındaki bir üniversiteyi kurmak için yola çıktık, buradaki temel hedef diğer üniversitelerimizde olduğu gibi lisans değil özellikle yüksek lisans ve doktora konusunda çalışma imkanları yaratacak bir üniversite olmasıdır. Şehirlerdeki sert zeminlerin, üretim alanlarına dönüştürülmesi konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Yağmur hasadı konusunda da projelerin uygulanması için ilk çalışmamızı gerçekleştirmiştik, devam eden projelerimiz de olacak.”
“YEREL YÖNETİMLER SAHİP ÇIKTI”
Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp “2000’li yıllardan sonra tarımda bütün sistem bir anda değişti. Devletin korumasındaki bir köylülükten, serbest piyasanın vicdanına bırakılmış bir çiftçiliğe dönüş oldu. Bu da çok büyük etki yarattı. Ve en son da köyler mahalle oldu. Bütün bu sürecin sonunda yerel yönetimler bu derdi kendi kucaklarında buldular. Devlet tarımsal desteklerden çekilmiş, çiftçiyi desteklemiyor ve bütün kent kırsal alan da dahil kentsel alan olarak kabul ediliyor ve yerel yönetimlerin bu sorunla başa çıkması gerekiyor. Türkiye’de bazı yerel yönetimler bu konuya sahip çıktılar. Bunlardan birisi de İzmir. Çok önemli girişimlerde bulundular” diye konuştu.
“DALGA GEÇİYORLAR”
Tarım Yazarı, Ziraat Mühendisi M. Faik Toy “Tarım ülkemizin şah damarıdır, çiftçilerimiz ise ülkenin milli savunma gücüdür, eğer ki biz çiftçilerimize sahip çıkmazsak, insanlar bizim şah damarımızı kesmek için bekliyorlar. Ne yapıp edip çiftçimizi iyi tutmak zorundayız. Çiftçi yıllardır gelir kaybına uğruyor, üretim için sermaye bulamıyor. O tarlalar boşuna boş kalmıyor. Buğday sadece ülkemizin değil, dünyanın stratejik ürünüdür ve biz buğdayımıza sahip çıkamadık. Üretimi artırarak, birim alandan alınan verimi artırarak buğday miktarını arttırabilirdik. Birim alan verimi şu şekilde artar; çiftçi gerekli bakım ve beslemeyi yaptıktan sonra birim alandan alacağı ürün artar. Bu sene iklim şartları çok güzel gidiyor. Çiftçi yeterli miktarda gübre kullanabilseydi belki 22 milyon ton buğday verimi alabilecektik. Ama yeterli miktarda gübre kullanılmadığında verim yarı yarıya düşüyor. Bu sene 3 milyon ton gibi fazladan buğday alabilirdik. Ne zaman bir bakan çıkıp “Paramız olsa da ithal etmeyeceğiz derse” işte o zaman tarım politikamız var diyeceğim” dedi.
MARİFET KÖY-KOOP’TA
Panelin konuklarından İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer ise “Hala biz kooperatifçiliği İzmir’den Türkiye’ye söyleyebiliyorsak marifet Köy-Koop’ta. Çok büyük bir farkındalık Ankara’ya buradan inanın gidiyor. Sadece süt konusunda da değil, biz şunu görüyoruz ayağa kalkan kooperatifler var ve inanın gençleşiyoruz. İzmir bu konuda Türkiye’ye çok ciddi şekilde örnek teşkil ediyor” dedi. Başkan Tugay, panelin sonunda konuklara zeytin fidanı hediye etti.