Yeni devlet tanziminde 15 Temmuz faktörü
Yaşadığımız o feci kalkışmanın nasıl olduğu ve verdiğimiz kayıplar noktasında sergilenen kahramanlıkları teyit etmek bizim için bir görevdir.Bu girizgahı yaptıktan sonra neyi kastettiğimize gelelim.Cumhuriyetimizin kurucu değer ve prensipleri coğrafyamızda üzerimize görev olan var olma arzumuzun tam tezahürüdür.Yani kurucu babaların mevcut devleti en iyi sevk ve idaresi noktasında muharip asker olmalarının da getirdiği bilgi ve tecrübe ile yerelde ve genelde tüm iktisadi pratiklerin dışında, iletişimi ve hareket kabiliyeti en yüksek profilde kurgulayıp hayata geçirmeleri isabetli tercih olmuştur.
Mülkiye ( kamu yönetimi ) ,adliye, hariciye ( dış işleri ) ve askeriye olarak tasnifi yapılan devletin pratikleri devletin devamı müddetince geçerlidir.Yerel yönetim organizasyonunda işlerin belediye ve valilik olarak ayırımı yeni bir olgu değil, aslında süregelen devlet geleneğinin canlı uygulamalarıdır.
Bakanlık düzeyinde kamu kurumlarının illerde ve beldelerde valilik gözetim ve koordinasyonunda yaptıkları uygulama hem pratik hem de uygulanabilirdir.Belediyelerin ise bu noktada ki kamu yönetimi denetiminden bağımsız hareket etmeleri ve kendi iç kontrollerini kendi meclisleri yolu ile gerçekleştirmeleri tam bir uyumluluktur.
Merkezi bütçenin kullanımında olan zorunluluklar işte tam bu noktada son otuz yıldır ve şimdilerde önermeleri yapılan kamu modelinden bir hayli ileridedir.
Bunca tanımlama ve tasnifi yaparken asıl yazmak istediklerimi sona aldım.Özal’lı yıllarda 12 Eylül askeri darbesinin rüzgarı ile yapılmak istenen kamu yönetiminin yeniden tanzimi ve hükümet etme anlayışının değiştirilme çabalarına devletin kurumsal refleksi direnmiş ve o vakit istenenlerin yapılmasını önlemişti.
Şimdi yine bir olağan üstü durum olan 15 Temmuz fecaati ve felaketi tüm arzu edilen bu değişimlerin uygulanmasını kolaylaştırmıştır.Kurumsal direncini yitiren devlet organizasyonları bu noktada tavır alamamışlar ve bence ağır bir travmanın kapısını açmışlardır.
Bunu örneklendirmek gerekirse bir iç güvenlik teşkilatı olarak sunulan fakat gerçekte NATO denetiminden uzak gizli bir ordu olan Jandarmanın Genel Kurmaydan alınarak İçişleri Bakanlığına bağlanması bir örnektir.Yada tekraren Kuvvet Komutanlıklarının şimdilik pratiğini bilmeme notumla beraber Genel Kurmayın emir komutasından çıkarılıp MSB’ye bağlanması bu alanda zikredilebilir.
Şimdi tüm bunlar ile beraber getirilecek olan sistemin savaş halini bile milletin temsilcileri ile tartışarak meşrulaştıran bir yönetim anlayışını devre dışı bırakarak dar oligark çevrenin verdiği kararlara bizi mahkum etme şekline dönüşmesi mutlak sonuçtur.Sadece bu sonuç bile siyaset yapanların artık TBMM yerine belediye başkanlıkları yada iktidar partisinin teşkilat başkanlıkları için yarışacağı her türlü iddiadan uzak kısır bir menfaat döngüsüne dönüşebilecek anlayışı doğuracaktır.
TBMM’nin inisiyatif dışı bırakılacağı ve devletin kurumsal dinamiklerinin yerle bir edildiği yada kalanların edileceği yeni yapılanma önermeleri çok dikkatle izlenmeli ve ona göre tepki gösterilmelidir.
Devlet tasarrufunun denetime açık kamu idaresinden çıkarılıp yerel yönetim adı altında zayıflatılarak nesebi gayrisahih bir takım kurum ve kuruluşlara terk edilmesi önerileri normal karşılanamaz.Devleti devlet yapan kurumlardır, aksi o yapıyı devlet yapmaz.12 Eylül yıkımının yapamadığını 15 Temmuz felaketi bir lütuf olarak gerçekleştirmek üzeredir.