TÜRK DIŞ POLİTİKASI BAŞARI SEÇENEKLERİ

  • 17 Ocak 2020 14:52

TÜRK DIŞ POLİTİKASI BAŞARI SEÇENEKLERİGünümüz dış politika tercihleri içeride başarılı olarak pazarlansa da sonuçları itibarıyla buz dağının görünmeyen kısmı gibi.

Tarihi misyonun biriktirdiklerini son yüzyılın özellikle de cumhuriyet devrimlerinin muhaliflerinin gelişmemiş teroileri ile sınama kaosu yaşanıyor.

Osmanlı Şah İsmail ile başlayan tehdidi bertaraf etmek ve neticede köklü medeniyet sahibi Mısır üzerinden olası durumu da engellemek için bir süre doğuya ve güneye döndü.

Fakat daha ileri gitmedi.

Hatta Afrika’nın bakir bölgelerinde ki paganlara tebliği bile önemsemedi.

Bunun yerine yüzünü batıya dönerek belki varisi olduğu Roma’nın gücüne de erişebilmek için hamleler yaptı.

En güçlü dönemin de olan Sultan Süleyman bile Viyana kuşatması ya da fethi hamlesinden geri durmadı.

Yetmedi ikincisi bile denendi.

Bu arada saraya gelen Arap ulema ve orduda ki devşirme sistemi bir hayli baş ağrıtmaya da başladı.

Sonun da  bir tarikat ordusu olan ve yüzlerce kalkışmaya bulaşan Yeniçeri Ocağı lağvedilip yerine modern ordu denemeleri zarureti devletin yüzünü batıya dönmesini zorunlu kıldı.

Doğu ve güney bölgelerini nispeten istikrarlı hale getiren Türk Devleti batı ile aşık atmak için onların mucidi olduğu moderniteyi transfere koyuldu.

Ordu da ve eğitimde bu artık çok hissedilir oldu.

Ama ne yazık ki iç dinamiklerin defansı bu sürecin yakalanmasına mani oldu.

Bu durum ise kayıpları ve felaketleri üst üste getirdi.

Cumhuriyetin elde ettiği başarılar ile yeni kurulan sistem bu tarihi misyonu çok iyi anladığı için dış politikasında yenişemeyeceği yerler ile uzlaşı politikasını geliştirip kayıpları asgaride tutmaya çalıştı.

Ama gelin görün ki tarihi hesaplaşmasını tamamlayamamış ve her türlü etkiye açık dini oluşumlar ile dindarların gelecek misyonu, özenilen batı tarafından dağıtıldığı düşünülen ittihad-ı ümmet                    ( Müslümanların birliği) kavramı ile çözülebilir sanıldı.

Cumhuriyet sonrası ilk elli yılı kapalı ortamlarda son elli yılı açıkça dile getirilen bu görüşlerin tayin ettiği politikalar artık günümüzde hezimet noktasına doğru sürüklenir oldu.

Oysa ittihad-ı ümmet ütopyası tarihsel süreç de Emevi, Abbasi ve kısmen Müslüman Türk devletleri tarafından ancak kılıç zoruyla sağlanabilen bir gerçekliktir.

Temel dinamik tarihsel süzgeçten gelen ve Cumhuriyetin kurucu babalarınca tercih edilen yöntem olmalı.

Ne çare ki beslenen ütopya için mevcut ekonomik zenginlik ve güçlü ordu yeteneğinden mahrumiyet bizi frenliyor.

Özellikle Azarbaycan’da gelişimini tamamlamış olan Türkçülük anlayışına bile angaje olunamadan hiçbir sosyolojisini geliştiremeden oturtamadığınız millet kavramını reddiyeler zinciri üzerinden ümmet kalıbına nasıl sokacaksınız?

Ya da kurdun sırtına kan damladıktan sonra kime diz çöktürüp önünüzde biat ettireceksiniz?

Belki Mehdi kavramı yeni ütopyaları tetikler ama bu mehdiyi sadece biz beklemiyoruz ki.

Tüm semavi dinler belli angajmana sahipken bir de içimiz de Şia ile Sünni Mehdi’si var ki bu dış politika ile varın çözün.

YAZARIN SON YAZILARI
ENKAZIN ALTINDA KALMAK - 10 Şubat 2023 13:43
SİYASETTE DEVRİM - 27 Ekim 2022 11:32
KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR - 23 Eylül 2022 10:25
İZMİR DE YENİ SİYASET - 6 Eylül 2022 13:14
KAYBEDEN İSLAM - 19 Ağustos 2022 12:48
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.