Steril dünya steril siyaset ve steril insan
Steril kelimesi etimolojik olarak Hint Avrupa dillerinden türeyen ve günümüze Latince ve Fransızca üzerinden taşınan asıl anlamı “kısırlı”k olarak tanımlanan bir manadır.
Tıpta ve gıdada yer aldığı gibi temelde enfeksiyon ajanlarını kısırlaştırmaya yada yok etmeye yarayan çabaların bütünü.
Enfeksiyon ise Fransızcadan alınmış hastalık yada pislik bulaştırma anlamını taşıyan bir kelime.
Şimdi size yaşanmış bir hikaye anlatacağım.
Askerlik zamanımda TCG Nusret gemisinde görevliyken revire gelen her tırnak batma vakasına serde liseden sağlık memurluğu olduğu için müdahale ediyor ve çoğunu da çekiyordum.
Direk Citanes ampulü ( uyuşturmaya yarayan ilaç ) parmağın kenarına verip uyuşan tırnağa dalıp ortadan ikiye ayırıp sağa sola bükerek tırnağı koparıyor yarayı biraz tımar edip gerekirse dikiş atıyor sonrada Furacin pomad ile sarıp bahriyeliyi yolluyordum.
Eğer biraz enfeksiyon varsa gemi şartlarında askeri fabrika üretimi antbiyotiği de dayamayı ihmal etmiyordum.
Bir gün gemiye bir askeri doktor geldi, ben bu tür işlerden kurtuldum diye sevinirken gelen doktor çok heyecanlı hatta biraz da panik yapmaya yatkın bir kişiliğe sahipti.
O vakitlerde gene çok sık tırnak batması geliyor doktorun heyecanı yüzünden bütün küçük cerrahilere ben müdahale ediyordum.
Her neyse ben gemiden ayrıldım doktor da GATA’da ortopedi ihtisasını kazandı.
Tebriğe gittiğimde bana yahu kardeşim biz seninle gemide çok tehlikeli işler yapmışız deyince ben merakla sordum , ne gibi?
Ya bizim çektiğimiz o tırnaklar var ya aslında Osteomiyelite ( kemik iltihabı ) neden oluyormuş dedi ve ben bastım kahkahayı.
Bu sefer şaşırma sırası O’na geldi.
Açıklama mecburiyeti hissettim.
Gemide olan mikroplar ancak sizi grip yapabilir. Belki dış liman ziyaretlerinden frengi yada Hiv ihtimali var ama böyle azılı enfeksiyon ajanları ortamı gereği ancak hastanelerde olur, izahımı makul buldu ve şaşkınlığı üzerinden geçti.
Daha sonra genç yaşta rahmetli olan bu kıymetli insan Prof.Dr. Sabri Ateşalp’ti.
Biz daha önceleri yaşamı daha temiz alanlarda sürdürüyorduk.
Gıdamız temiz, nispeten çevre temiz ve çok şey doğala yakındı.
Hatta Anadolu’da yere düşen ekmeği üfleyerek üzerindeki tozlardan arındırıp yemek bir yerde peygamber sünneti olarak kabul edilirdi.
Dünya, siyaset ve insan olarak biz bulunduğumuz coğrafyadan çıkmaya çalışarak enfeksiyon ajanlarının bol olduğu sahaya düştüğümüz için steril yaşama kendimizi mahkum hissediyoruz.
Yurtta sulh, cihanda sulh prensibini terk edip Allah’ın ve Peygamberinin dahi önermediği şekilde bir siyaset belirleyip ümmet hezeyanlarına düştüğümüz son kırk yıl başta olmak üzere yetmiş yıldır ekonomi, çevre, gıda, sağlık başta olmak üzere siyaseten de enfeksiyon ajanları bol bir sahaya yelken açtığımız için olsa gerek ya en küçük yaraları büyük yara sebebi zannedip garip ve abartılı tedbirler alıyoruz yada selin önündeki kütük gibi çaresiz sürükleniyoruz.
Oysa atasözünde dendiği gibi yorgan ve ayak mesafesini ayarlarsak bu mikroplar ya bize asla bulaşmayacak. Belki elimizdeki imkanlarla tedbir alıp bulaşmayı en aza indirebileceğiz.
Sonuç olarak biz sünnet olduğu üzere yere düşen ekmeğimizi tekrar üfleyerek üzerindeki tozları uzaklaştırıp yiyebileceğiz.