SİYASAL İSLAMIN SON KURBANI
Siyasal İslam kelime anlamı itibarıyla doğru olsa da tanımlama itibarıyla beni rahatsız eder.Ne yazık ki son devrin tüm icraatları savunulacak alan bırakmadı.Zaten kurban üzerinde bir türlü uzlaşılamayan bir eylem.İlahi mi, pagan mı hangi inancın emri olduğu yada illaki canlı kanımı yoksa eşya mı olacağı açık ve net izaha muhtaç durumda köşede duruyor.
Her neyse biz konumuza dönelim.
Son yüzyılın tüm uygulamaları birbiriyle çelişirken bu gün iktidar ve muhalefet sahiplerinin sürekli kışkırttığı çatışma ortamı elbette bir kurban isteyecektir. Üstelik demokrasi geleneğimiz sürekli rövanşist tavır içindeyken. Menderes, Polatkan ve Zorlu’ya karşı Gezmiş, İnan ve Aslan’ın idamı yada Evren’in bir sağdan bir soldan asın teşviki.
Hep kurban , hep kurban.
Düşünün bu günkü “dini yapıların” hemen hepsi bu çerçevede ve “Türk Milliyetçiliğinden” “Türk İslam sentezi” sonucu çıkarılan ilginç bir yapıya yönelen fikrin sağladığı emniyet ortamında gelişti. Sentez; tez, antitez sonucu elde edilen klasik diyalektiğin bir ürünüdür. Hala kendisini “Türk Milliyetçisi zanneden yapıların alan açma ve koruma çabaları son sürat devam ediyor.
Türk soluna gelince hayli iddialı bir şey söyleyecek olursak 1925 sonrası Mustafa Kemal ile yollarını ayırdıktan sonra muhalif olmaya zorlanmış hatta Bolşeviklerin üzerimizde ki etkisine rağmen yok edilmesi bizzat Atatürk tarafından önerilmiş bir kimlik olduğu için sürekli kurban edilenlerden olmuştur.Sosyalizm olarak bile kendine yeterli alan bulamayan sol en sonunda kapitalizmin ehlileştirilmiş makul hali olan sosyal demokratlığa hapsedilerek günümüze kadar siyaset sahasında nal toplamakla meşgul olan bir hareket olarak notlara kaydedilmiştir.
Son kırk yılda icat edilen ve süratle düşmanlaşma yolunda ilerletilen Kürtçülük hareketi, milliyetçilik çerçevesinde ayrılıkçı silahlı organizasyonu ile istenen sonucu verse de yersiz yurtsuz kalan sol düşünce insanlarına yakın gelecekteki rolü gereği alan açmış hatta onları üst düzey yöneticisi bile yapmıştır.
Şu ana kadar yazdıklarımız bir hayli ilginç ama daha yazacaklarımıza bakmadınız.
Geleneksel anlamda ehlileştirmek adına Cumhuriyet sonrası dışlansa da birçok kurbanlar verse de dini kesimler ve yapılar General Fuat Doğu sayesinde emanet edildiği Türk İslamcı kesimler tarafından kollanarak az biraz 28 Şubatçılar eli ile keskinleştirilip iktidara getirildi.
Şimdi kurban verme sırası onlara geldi.
Bunu birazda yerel olaylarla destekleyeyim.İzmir’de bir kaç tane dindar kimlikli ve işini iyi yapan adam dışında geri kalanların hepsi daha düne kadar geçmişi kirli hatta mahşerin dört atlısı lakabıyla meşhur insanlara yanaşmakta mahsur görmediler.Bunlara bir de Ak Partide üst düzey yönetici olan siyasetçinin biat etmesi işi epeyce şenlikli hale getirdi.Hatta işini iyi yapan bir devlet üniversitesi yöneticisine partinin sokak arası mafyası kılıklı tiplerinin çullanması gibi enteresan örnekleri izlemek oldukça ilginç oluyor.
Netice, dindar gelenekten gelen siyasetçiler maddi menfaatlerin paylaşımını görünce biz neden almayalım diyerek kendilerince meşhur okçular tepesini terk ettiler ve şimdi bedel ödeme sırasına girdiler.
Siyasal İslam kendi kurbanını kendi içerisinden seçecek ve kendi elleriyle kurban edecek.
Diğer taraftan tüm bunlar kızışırken Davutoğlu, zorlandığı yerden yaptığı atakla ciddi öne geçti.Aslında bana kalırsa devletin içinde el bebek gül bebek kollanan Davutoğlu Babacan’ı da sollayacak gibi.Daha önemlisi kurban merasiminde bıçağı sallayan olabilir.