MHP, AK Parti ile ittifaka mecbur mu?
Gelin hep birlikte geçmişten bu güne farklı bir değerlendirme yapalım.Bizim memlekette işler hep algı meselesi.Resme nereden baktığınız önemli.MHP mi Ak Partiye muhtaç yoksa tam tersimi diye sorgularsak iş tavuk ve yumurta meselesine döner.İşin aslı her iki siyasi hareket son tahlilde nihai amacını gerçekleştirdi.
Tanzimat sonrası yıkılan devlete aranan çözümlerden birisi de Türkçülük özelinde üretilen çözüm önerileriydi.İkinci dünya harbinden sonra sakinleşen ortam fikir önermelerinin ve tek partiden kurtulan anlayışın çözümlemelerinin dillendirildiği dönem oldu.
Hüseyin Nihal Atsız tavizsiz Türkçülük anlayışı ile liberaller ve onların şemsiyesi altında ki Siyasal İslama karşı Anadolu gençliğini konsolide etmek için Necdet Sançar ile Türkçülük-Turancılık akımını Mustafa Kemal’in öğretilerini de önceleyerek yaymaya başladı.İşler bir subay olarak 27 Mayıs darbesinde yer alan Alparslan Türkeş’in Atsız’a yazdığı Türkçülük- Turancılık içeren mektuplarını inkar ve reddetmesi ile değişti.
Nato’ya katılan genç cumhuriyetin muhatap olacağı uzun vadeli projelerden belki de ilki buydu.Bu gün iktidar olan Siyasal İslamın temelleri o devirde atıldı.1969 CMKP Adana kongresine kadar genel başkan Alparslan Türkeş’in İslamcı politikalarına karşı çıkan Nihal Atsız “senin peygamberin bu kapıdan giremez” diyerek dini referansların parti politikalarına etki etmesine karşı çıkmıştır.
1969 kongresinde artık hatlar kesin olarak belirlenmiş ve Atsız “MHP’de Allah Tanrı’yı kovdu” diyerek yollarını ayırmış oldu.
Bundan sonra gelişen Türk-İslam sentezi bu hareketin ana belirleyicisi olmakla beraber bu gün iş tuttukları siyasal İslamcılar tarafından sürekli şüpheyle yaklaşılan bir siyasi hareket oldu.
Ne var ki Marksist hareketlerin sert muhalifi olarak ayakta tutulan MHP 12 Eylülün elverişli ortamında yavaş yavaş tarikatlara ve siyasal İslama taban kaptırmaya başladı.Bu gün gelinen durumda gençlik yapılanmasını tamamen iktidar partisine kaptıran MHP misyonunu tamamlama adına ittifakı gerekli görmüştür.
İşin gidişatı buradan sonra ilginç olmaya başladı.Siyasal İslamın ve dindar milliyetçi muhafazakar seçmenin alternatifsiz belirleyici olduğu son seçimlerde iktidar peşinde olan partiler ne yapacaklar?Bir ipucu olarak Saadet Partisinin tek çözüm ortağı olması bu gerekliliğin sonucu olabilir.Hadi bir güzellik daha yapayım da ikinci ip ucunu vereyim, Hacı Meral Akşener siyasi kimliği, dindar duruşu ve ürettiği politikalar ile artık ehvenişer kabilinden çıkmış birazcık dindar Kürtlerin şüpheci bakışlarına maruz kalmakla beraber tüm toplum katmanlarınca benimsenerek sempati ile bakılan lider olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.