Görülemeyeni görelim, yazılmayanı yazalım..
Biz bu satırları kaleme alırken memleketin bilim yuvalarından birinden her ne kadar kişilik bozukluğu ile açıklansa da kırılmanın vardığı son noktayı izah adına bir de cinayet işlendi. Şimdi bana kardeşim İYİ Parti kongresi ile bu cinayetin alakası ne diyebilirsiniz. Az sabırlı olun yazacağım.
Ajansların 60 bin , partililerin 170-180 bin, en nihayetinde emniyetin 128 bin kişinin katıldığını teyit ettiği bir kongre Ankara’da yaşandı. Bu katılım işte yukarıda bahsettiğim cinayetlerin altyapısına olan isyanın bir göstergesi kabilinde değerlendirilmelidir.
15 Temmuz fecaatı sonrası Devlet Bahçeli’nin gel kardeşim referanduma gidelim demesini farklı değerlendirmiş ve bunun Ak Parti ile beraber Recep Tayyip Erdoğan’ı bitirme operasyonu olduğunun yazmıştım. Gelinen süreç ve tüm yaşananlar ki Meral Akşener’in maruz bırakıldığı tüm muameleler de buna dahil olmak kaydı ile memleket ahalisinin önemli bir kısmı bu kırılma noktalarının 2001 ve 2002 de ki çıkışların tam tersine yönetilemez hale gelmesinin sonucu tükenen umutların çıkış noktası olarak bir beka sorunu şeklinde algıladı ve en sonunda her kesimden yurttaşın içinde yer aldığı bir çeşit Kuvvayı Milliye hareketi olarak sahaya çıktı.
Bu kadar insanın daha seçimlere sokulup sokulmayacağı dahi tartışılan bir siyasi harekete teveccüh etmesi gerçek manada siyaset ve sosyolojinin acil değerlendirme konusu olmalıdır.
İşin ilginci 1940’ların baskıcı CHP’sinin alternatifi olarak CHP içinden çıkarılan Adnan Menderes ile yaşanan süreç, darbeci Kenan Evren’in tüm devlet gücü ile bastırmasına rağmen işaret ettiği parti yerine 24 Ocak kararları altında imzası olan bir müsteşarın kurduğu partiye gösterilen teveccüh, 28 Şubatçıların tüm garabetlerine rağmen ortalama eğitim ,kültür ve inanç sahibi Anadolu insanının ferasetiyle yaptığı tercih ile umudunu artırdığı Ak Partinin geldiği süreç hep bir alternatifi ortaya çıkarmış ise de şimdiye kadar bütün bu süreçlere onaylanacak ve onaylanmayacak bir çok tepkinin doğmasına neden olan durumları bu halk yaşamıştır.
İYİ Parti kongresi bize şunu gösterdi ki önemli siyaset aktörleri aslında bu günü beklemiş. Cılız duruşuna rağmen çok yüksek sesi çıkan ve bu ses herkes tarafından duyulan bir Temel Karamollaoğlu’nun artık siyaset belirleyicisi olduğu, İYİ Parti kongresinin oluşturduğu sinerjiden dehşete kapılan ve ön almak adına ağır hakaretler ile Cumhurbaşkanına saldıran Kemal Kılıçdaroğlu dikkatten kaçmamalı.
Şimdi başta yazdığımız akademisyen cinayeti ile nasıl bir illiyet bağı oluştuğu sanırım anlaşılmıştır.
Bu gün tüm kontrol altında ki medyaya rağmen ülkenin içinde bulunduğu durum ve bunula alakalı dehşet senaryoları işin yönetilemez boyutlara geldiğini gösteriyor. Hükümet ve onun yöneticileri sürekli hataya zorlanıyor.
Her ülkede olabilecek en masum ve doğru hareket olarak çatışma bölgesindeki unsurlara verilen moral desteği bile organizasyonu yapanlarca çığırından çıkarılabiliyor. Tercihler çok vahim oluyor. Bu ise kamuoyunun olayları değerlendirmesinde çok haklı olarak var olma sorununu öncelemesine neden oluyor. Katkı olacaksa ,Cumhurbaşkanının tek başına ziyareti daha başarılı olurdu.
Bir Cumhurbaşkanın belki kendince haklı olarak kontrolü dışında bağımsız olan bir kurumun faaliyetlerinden kesilen faturayı ödemek zorunda olduğu hissini kamuya aktarmak adına şikayetini dile getirirken sarf ettiği arkamdan iş çeviriyorlar sözü ,Allah beni affetsin aldatılmışız sözü kadar rahatsız edici olmaktadır.
Sıradan halk umudunu tüketen bu söylemlere karşı görünen o ki İyi Partiye doğru koşmaya başlamıştır. Bizimkisi tarihe not düşmek ,isteyen istediği dersi çıkarsın…