DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, Romantik Türk’ün Konuğu Oldu

DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, Romantik Türk’ün Konuğu Oldu
  • 25 Şubat 2016 17:46

Gazete Ege/Radyo Romantik Türk’te yayınlanan Gizem Çetinkol ile Gün Ortası programına, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal konuk oldu. Uysal, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirerek, Demokrat Parti’nin duruşunu anlattı.

Genel Başkan Uysal, şunları söyledi:

“TÜRKİYE NEFES ALAMADIĞI BİR DÖNEMDE”

Türkiye’de son 15-20 yıl içinde ciddi alt üst oluşlar yaşandı. Bizler de nasibimize düşen payı aldık. İnsanların iradeleriyle yaşayan yapılardır siyasi partiler. Milletimizin de hafızasında ve vicdanında önemli yeri olan bir mücadele içindeyiz. Türkiye’nin geleceğine dair çizmeye çalıştığımız tasavvurları, Türkiye’nin bu nefes alamaz duruma geldiği dönemde yeniden nefes aldıracak bir soluğa dönüştürmenin gayreti içindeyiz.

“SERBEST BİR REKABET YOK”

Bugün en büyük açığımız demokrasi açığı. Bunun bir ayağı seçim sistemi, yüzde 10 barajıdır. Türkiye, bu çözüm üretmeyen siyasal mekanizmayı dönüştürmek durumunda. Türkiye, dini ve etnik kimlik aksında şekillendirilmeye çalışılmakta. Türkiye’nin ortak paydası haline getirdiği cumhuriyet değerleri, milli, dini değerleri bir araya getiren bir siyaset yapısını ete kemiğe büründürmek adına bir mücadele veriyoruz. Türkiye’de serbest bir rekabet olmadığı, buradan da sağlıklı bir şey çıkmayacağı kanaatindeyim.

“PROBLEMLİ ZEMİNDE MÜCADELE VERİYORUZ”

İnsanlar bizim çizgimize olan sempatilerini ifade ediyorlar ancak seçimler serbest rekabet içinde gerçekleşmemiştir. Birilerinin yürüyen merdivenler üzerinde koştuğu, diğerlerinin de engellerle koştuğu yapısal olarak problemli zeminde bu mücadeleyi veriyoruz. Bugün eline geçen koşulları kendi lehine kullananlar, yarın bunun kendi aleyhine de olacağını görür.

“İNSANLARIMIZ KADROLU SEÇMEN YAPILDI”

Toplumların buhran dönemleri zaman zaman olur. Son 10 yıl içinde, operasyonlar dönemi diyebileceğimiz bir dönemde siyasetin tabii alanı içinde nefes alamadığına şahidiz. İnsanımızın elini kolunu bağlayan bir fiili yapı hakim. İnsanlar kamu yardımlarıyla yaşamaya mecbur bırakılmış, kadrolu seçmen yapılmış… Hiçbir devlet yoktur ki kendi insanını çalışmamaya mecbur etsin. Kaynak transfer edebilecek bir Türkiye ortaya çıkarmamız gerekiyorken, Türkiye’nin üreten güçten ziyade tüketici bir unsur olarak konumlandığını görüyoruz.

“İNSANLARI MECBUR BIRAKIYORLAR”

2014 yılında devletin yatırım bütçesi 44 kattrilyon. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bütçesi 17.5 kattrilyon olduğunu görüyoruz. İnsanlarımızı ne kadar yoksulluk o adar oy mantığı  içinde iradesiz hale getirmişlerdir. Krediler üzerine borçlandırma politikasıyla kendi varlıklarını kaçınılmaz kadere dönüştürmek gayretiyle insanları tercih yapmaya mecbur bırakmışlardır.

“AKP, CHP, MHP VE HDP’NİN SÖYLEYECEK SÖZLERİ YOK”

Yalnızca iktidar partisi AKP değil, CHP, MHP ve 29 insanlarımızın katiline taziyeye giden HDP milletvekillerinin de söyleyecek hiçbir sözü olmadığını görüyoruz. Bu oyunu Türkiye bozmak zorundadır. İnsanlarımızın geleceğinin gasp edildiğini görüyoruz.

İnsanlarımız 7 Haziran’da bir kapı aralamıştı. Bugün Sayıştay raporlarının bile meclise gelmediği bir dönemden bahsediyoruz. Meclis, asli vazifesini bile yerine getirememektedir. Türkiye’nin bir iklim değişikliğine ihtiyacı olduğu ve milletin araladığı bu kapıdan muhalefet girebilecekken, korku perdesini aralayabilecekken, yanlış tutumlarla bu fırsatı kullanamadığını görüyoruz.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Yanlış teşhislerle yanlış çözüm yolları ortaya koyarsınız. İktidarın kendisi siyasal öncelikleriyle beraber böyle bir teşebbüs içine girdiler. PKK’nın siyasallaşması, geniş kitleleri kendi manyetik alanına çekmesine vesile kılar diyordum. Elbette bu mücadele verilecek ama topyekün iç ve dış politikalarla. Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı PYD’ye tabii bir iktidar alanı ortaya çıkarmasından sonra Türkiye’nin kendi iç meselesi halinde tuttuğu PKK meselesi izole bir mesele olmaktan çıkarılıp, uluslararası alanın her an müdahil olabileceği bir yere getirildiğini görüyoruz. Siz bugün, icra edilemeyecek taahhütler verirseniz, bugünkü iklimi yaratmış olursunuz. Bölgeyi etnik siyasete mahkum ederek, bugünkü sorunu daha da derinleştirmiş olursunuz. 84 yılından 2012 yılına kadar PKK’ya yardım ve yataklıktan 296 bin insanın hüküm giydiğini görüyoruz. PKK, ne kadar çok haneye acı düşürürse kendisini o kadar avantajlı görmektedir. O bölgenin insanlarının tek temsilcisi haline PKK’yı getirdiler. Bu bölgenin temel hak ve hürriyetler noktasında direkt olarak halkını muhatap almalıyız.

Bu haber ilgini çekebilir ->  Dev makine yeni rotası için taşınacak

“ÖNCE GÖZ YUMDULAR ŞİMDİ MÜCADELE EDİYORUZ DİYORLAR”

İktidarın kendi yanlışlarını bu ülkenin insanları, askerleri çekiyor. Terör bir iklimde hayat bulur. PKK Suriye’nin kuzeyinde, bölgenin uluslararası güçleri dahilinde özel güvenlik şirketi haline getirildi. Bugün Birleşik Devletlerin IŞİD ile mücadelesinde PKK, seküler bir terör örgütü olarak en büyük paydaş haline getirildi. Bunca yıl görmezden gelinen, depolanan bombalar, silahlar, yuvalanmış militanlar… Birileri bundan sorumlu. Halk tabiriyle önce merkebi kaybettirip sonra buldurmak gibi. PKK’nın bu şekilde yuvalanmasına izin verdiler, şimdi de ‘terörle mücadele ediyoruz’ diyorlar. Bugün o bölgede güvenlik güçlerimizin önemli bir çabası var. Her haneye ateşler düşüyor. Rahmet dilemek, sosyal medya üzerinden mesajlar yazmak yetmiyor. Ancak bu noktaya bir günde gelinmedi. Bu politikanın hesabını vermelidirler.

“TÜRKİYE TERÖR ÖRGÜTLERİNİN DESTEKÇİSİ HALİNE GETİRİLİYOR”

Kendi elimizle kendi etrafımızı kuşattık dış politikamızla. AKP’nin kendi siyasi önceliğiyle oluşturdu. Türk dışişleri bürokrasisini ‘monşer’ diyerek onların güçlerini kırarsanız, bu tablodan ancak bu sonuç çıkar. Bugün Türkiye, Hatay’dan, Reyhanlı’dan başlayarak Kilis’e varıncaya kadar sınır örmektedir. Bu sınırları politikalarla almanız gerekirken, 500 bin insanın katledildiği, kanın girdiği, baskıyla baskılanmış bu kapağı kaldırarak, ‘rejim değişsin de ne şekilde değişirse değişsin’ derseniz terör örgütleriyle komşu haline gelirsiniz. Ama bu sadece Türkiye’nin değil, başta Birleşik Devletler olmak üzere bütün güçlerin kendi siyasetleri içinde oynamalarına fırsat vermiştir. Uluslararası zeminde Türkiye’nin terör örgütlerinin destekçisi haline getiriliyor olduğunu görüyoruz.

“HEM BÜYÜKŞEHİR’E HEM İKTİDARA ÇAĞRIMIZ…”

Seçim sonrası tüm arkadaşlarımızla beraber heyecanımızı tazelemek adına kongrelerimizi yapıyoruz. İzmir bugün CHP ile özdeşleştirilmiş olsa da birinci sıfatı demokrattır. İnsanlarımızın hayata bakışları, zihniyetleri nedeniyle buluşabilme imkanımızın en fazla olduğu şehir. İzmir’imizin de birikmiş birçok sorunu var. Yerel ve genel iktidar arasında sıkışmış. İzmir geçmişte önemli bir liman kenti olmasına rağmen bugün göreceli olarak gücünü yitirdiğini görüyoruz. Gelin görün ki sadece İzmir’de değil, başka şehirde de sempati oluşturmuş spor kulüplerinin düştüğünü görüyoruz. Stat meselesinin kangren haline getirilip çözülemediğini görüyoruz. Hem Büyükşehir Belediyesi’ne hem de iktidara çağrımız, Türkiye’de oynadığınız bu maskeli baloyu başka yerde sergilemeleri, batıya dönük yüzü itibariyle İzmir’imizin pek çok noktada önünü açacak projelerin sahibi olunmalıdır.

“CHP İZMİR’DE YETERSİZ KALIYOR”

İzmir önemli bir metropol olmasına rağmen, birçok Anadolu kentinde değişim dönüşüm olurken, bunların İzmir’e de yansıyabilmesi için altyapı meselesi çözebilmelidir. Bir ekosistem dahilinde projeler geliştirmiş olmalısınız. İzmirli seçmenlerin kendilerini kayıtsız şartsız destekleyeceği zannıyla beraber CHP, milletimizin talebini realize etmekte yetersiz kalıyorlar. İktidarın da İzmir’e olumsuz bir bakış açısı var.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.