‘Ben bu devlet işini bilmiyorum’ diyebilecek yürek var mı?
Bu satırları yazarken teknik olarak bilmediğim ama fiilen yaşadığım bir konuda fikir beyan edeceğim. El ele kol kola yapılan bir çok düzenbazlıktan sonra şimdi ekonomi üzerinden bir çok senaryo tekrar el ele kol kola uygulamaya konuldu.
Tüm muhalefetin Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığına sıkıştırıldığı memleketimizde olan bitenler tamamen gözümüzden kaçırılıyor. Bir insanın devlet idaresinde her şeyi bilmek gibi yeteneği olamaz, üstelik de bu konuda geçmişe dayalı aldığı veya alma ihtimali olan eğitimlerde eksiklik varsa. Aslında bu bağlamda bir Enderun mektebine ihtiyaç olduğunu da not etmek lazım.
Devlet aygıtı kollektif anlayışla yönetilir fakat vitrinde olan elbette takdirin çoğunu alır. Yani bir mıh bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu kurtarır misalinde olduğu gibi.
Şimdi hükümetin başının her konuyu bilmeye ve her konuda karar almaya zorlandığı üstelik de bu zorlamayı yakın çevresi yaptığı halde yaşananları anormal görmek saflık olur.
Makro ekonomik değerler de çok sorun yokken ama sosyal yapının tamamen çöktüğü ülkede doların artışı ve sonrasında onun karşılığı olan ve çok karşı çıkılan faizin artışına her türlü zemin hazırlanır. Kuşatma o kadar büyük olmalı ki halka yalnızca büyük bir saldırı altındayız denilerek istikbalin ve ikbalin garantisi alınmaya çalışılıyor.
Halktan biri olarak ben diyorum ki kim nasıl ve ne ile saldırıyor? Eğer bu konu açık ve samimi olarak paylaşılır ve halkında gelecek endişeleri nasıl giderilecek belli ve basit kurallarla anlatılırsa biz kurtuluş harbinde atın dışkısından arpa ayıklayıp yiyerek savaşan milletin evladı olarak yada gözünü kırpmadan tankların üstüne yürüyen insanlar olarak her türlü saldırıda devletimizin ve hükümetimizin yanında durmaktan çekinmeyiz.
Ama iş öyle değil .Duvara yaslanma yıkılır, adama güvenme ölür misali bir faninin her işi becerme yeterliliğine dayandırılan mevcut durum sıkıntılı ve toplumun büyük bölümünde karşılık bulmakta zorlanılıyor.
Bir başka gariplikte seçim atmosferinde tüm bu krizin artması, üstelik müdahale argümanlarının çok kullanılmadan yüzeysel söylemler ile konunun savuşturulmaya çalışılması.
Bir orta düzey emeklinin dört ay önce 2750 TL kredi kartı harcaması yaparak bir aylık tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyor olması bu gün 4000 TL’ye çıktı. Şimdi benim makro ve mikro değerlerim şaşmışken ilgileneceğim konu ne olabilir?
Konuyu fazla dağıtmadan bir ülke ve bir insana onun etrafındakiler tarafından ancak bu kadar kötülük yapılabilir. İ. Melih Gökçek diyor ki 30 milyar doları seçimden sonra piyasaya süreriz ve doları düşürürüz. E birader eğer seçim şantajı yapmıyorsan, eğer mevcut liderine ihanet etmiyorsan elini tutan mı var bu gün engelle bizde rahat edelim, artık kimse bize saldırarak bizi korkutmasın.
Yok, seçim kaybedilirse bu kadar paraya ne olacak, nerede ki dolar artışı durdurulacak diye adama sorarlar.
Nerde böyle paralar varsa ortaya çıkar ki böylece bizde faiz lobisi ve onun arkasında ki güçlere meydan okumuş olalım.
Hamaset belki seçimi kazandırır fakat yönetimi sürdüremez. O vakitte acilen ya bilmiyorum bilen yapsın denir yada bilenler gelsin beraber yapalım denir. Aksi durumu hayal dahi etmek istemiyorum.
Not. Bir sonraki yazımda uzun zamandır üzerinde kalem oynatmadığım İzmir üniversitelerini yazacağım. Bakalım bizim kriptolar ne işler yapıyor?