AHMET DAVUTOĞLU RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DAN NE İSTİYOR
Bizim öncelikle çok bilinmeyen yönleri itibarıyla Davutoğlu’nu tanımamız lazım.
Klasik bir Orta Anadolu çocuğu olan Davutoğlu dini ve milli hassasiyetleri olan bir ortamın ürünüdür.
Buna göre oldukça zeki bir insan olan Davutoğlu inkar edilemeyecek bir düzeyde çağdaş düşünürlerin arasındadır.
Ürettiği özgün eserlerinde sıraladığı düşünceler zamanın ruhu ile fazla çatışmadan bir durum tespiti yapabilecek kalitededir.
İşi biraz daha özelleştirirsek Malezya Uluslararası İslam Üniversitesinde uluslararası ilişkiler bölümünü kuracak kabiliyeti ile kabul edilebilirliği tescillenmiş bir akademisyen.
Temel dayanağı din ve milliyeti olmasına rağmen Nato’dan ziyade AB ile sıkı ilişkileri savunan özelliği öne çıkar.
Ama Nato ile çatışmacı değildir.
Dayanışma, uzlaşma ve ekonomik birliktelik tezi ile Türkiye’nin bölgede etkinliğinin artacağını savunması özünde bir emperyal iddiayı da barındırmaktadır.
Daha ilginç olanı ise , Yeni Şafak gazetesinde başladığı köşe yazarlığıdır.
O vakit önde olan Zaman Gazetesini tercih etmemekle Malezya’dan bu yana olan Cemaat tepkisini tescillemiş bir fikir insanı olarak dikkati çeker.
Bir adım ötesi devletin derini olarak kabul edeceğimiz Milli Güvenlik Akademisinde ders veren bir akademisyen olarak da önemlidir.
28 Şubat faciasının yaşandığı süreçte Davutoğlu’nun aldığı bu rol hayli önemlidir.
Gelelim Ak Partili yıllara.
Aslında sadece rahmetli Necmettin Erbakan’ın yendiği bir özellik olarak genel anlamda tüm akademisyenlerin özelliği olan ve hayatlarının tamamını kapsayan hocalık ruhundan kopamayan Davutoğlu halka dokunamamış bir sistem kurucu olarak görünür.
Sanki tepeden inme bir tercihle önce dış politika danışmanı sonrasında bakan olarak iyi irdelenmesi gerekir.
Çalkantılı başbakanlığı sürecinde pragmatik siyasetin yediği Davutoğlu yeni partisi ile Erdoğan’a neden bu kadar sert çakıyor?
Soru bu.
Öncelikle bu vasıfta bir düşünür taban edinmekte zorlanır.
Ama Davutoğlu kurduğu parti ile bu yolu kısaltmaya çalışıyor.
İkinci olarak süreç belirlemede etkili lakin politika üretmede sorunlu olan Devlet Bahçeli’nin gazabına uğradı.
2015 seçimlerinde Bahçeli’nin erken deklarasyonu ve Kılıçdaroğlu’nun ayak sürümesi ile geldiği son nokta olan liderliği bırakmak zorunda olan Davutoğlu yeni misyonuna büründü.
Davutoğlu’na göre batı ve bölgesel belirleyici olmaktan ayrılan Erdoğan’a baskı unsuru olarak Gelecek Partisini kurdu.
Bu arada Devlet Bahçeli’nin öngörülemeyen politikaları yada süreç yönetimine tepkili olduğu her açıklamasında belli oluyor.
Uzun süren iktidarların tüm dünyada olduğu gibi doğurduğu sorunlar ile baş etmekte zorlanan Erdoğan mutlak bir ittifaka ihtiyaç duydu.
Bu ittifak iyi yada kötü olarak daha milliyetçi ve kısıtlayıcı oldu.
Sonuç da baskı altında gelişen bir düşünce ve eylemin insanı olan Erdoğan bu yaptıklarını pek içine sindirmişe benzemiyor.
Ama kurduğu yeni ittifaklar nedeniyle katlanmak zorunda.
İşte bu duruma tepki olarak MGA da ders verebilecek noktada tercih edilen Davutoğlu belli saiklerle yaşanan sapmalara savaş açmış durumda.
Hatta bu uğurda Şehir Üniversitesi gibi kazanımlarını bile kaybetmeye katlanabiliyor.
Davutoğlu bu haliyle iktidar olur mu, bence zor.
Fakat bir hoca olarak kurduğu partisi ile kendinden önceki hocalar gibi çok adam yetiştirir mi, bunu umarım.
Marjinal İttihatçılardan olan Said Nursi ve Mehmet Akif gibi o ekolün devamı olan Ahmet Davutoğlu bana göre Avrasyacılık ve NATO’culuk sentezini tamamlamış bir düşünür olarak gelecek yaşama özgün düşünceler üretecektir.