AH ŞU İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Son günlerin gündemi , şiddetin ilacı İstanbul sözleşmesi.
Ak Parti hükümetlerinin alkışlanacak icraatlarından biri.
Sunum bu.
Peki şimdilerde kopan fırtına , oluşan toz duman nereden çıktı?
İstanbul sözleşmesi temelde anlam itibarıyla cinsiyet üzerinden yaşanan şiddete karşı devletin alması gereken tedbirlerin bütünü olarak tarif edilebilir.
Haklı olarak gündemi işgal eden kadına yönelik şiddet gündemi sadece bu tedbirler ile mi yerini bulacak, hiç zannetmiyorum.
Dokuz yıl önce uygulamaya alınmış fakat derde derman olmayan bu anlaşma üzerinde koparılan fırtınayı nasıl okuyacağız o halde?
Olayın aslı güç gösterisi.
Hükümetin bu süreç içerisinde yaşadığı ve tercih ettiği yönelişler zahiren hükümeti destekleyen güç odakları arasında yaşanan çatışmanın ortaya çıkışından başka bir şey değil.
Özellikle darbe sonrası hükümetin tercih etmek zorunda kaldığı dayatmalar hem idare edenleri hem de kerhen destek verenleri rahatsız etmişe benziyor.
Cumhurbaşkanının son kongrede üstüne basa basa söylediği “Cumhur İttifakı” bileşeni ile önümüzde ki seçime hazırlanacağız vurgusu çok şeyi izah ediyor.
Ve bu meydan güreşinin ana argümanı da kadınlar ile LGBTİ bireyler.
Kadın konusunda İstanbul sözleşmesinin yasakladığı şiddet ile beraber bir de küçük yaşta ki kız çocuklarının yaşadığı evlilik, tecavüz ve benzeri durumlar var.
Yerel tercihler noktasında yaşanan evlilikler yasalar gereği küçük yaştaki kız çocuklarına cinsel saldırı olarak değerlendiriliyor.
Cinsel şiddet bağlamında aynı cinsi tercih eden gay ve lezbiyenler de bu kazanın içine atılıyor ki şerbeti ağdalı olsun.
İçinden geldiği siyasi geleneği terk eden Ak Parti kurucuları değişik koalisyonlara mahkum olsalar da sonuçta sağladıkları özgürlük alanları ile hala dini düşünce ve oluşumların vaz geçilemez tercihidir.
Bu kapsamda darbe sonrası tercih etmek zorunda bırakıldıkları Cumhur İttifakı bileşenlerinin laik seküler tercihleri bir çok yapıyı rahatsız etmekte ve tedbir almaya zorlamaktadır.
Cumhurbaşkanının elinde tutarak güç olarak kullanmak istediği anlaşılan bu dini düşünce ve yapılardan vaz geçmesi de pek mümkün görünmüyor.
Son Kadın Kolları Genelbaşkanı tercihi de bunu işaret ediyor.
İşte burada güç dengelerinin bilek güreşi devreye giriyor ve bence sadece vehimden kaynaklanan bu çatışma körükleniyor.
Olayın özü bana göre Cumhurbaşkanının kuşatılarak farklı tercihlere zorlanmasından başka bir şey değil.