SİYASETTE SÜREK AVI
Bizim memlekette siyaset üretimi yetmişbeş yıl kadar öncesi uluslar arası özleşmeler gereği müttefik yapılara bırakıldığı için siyaset kısa günün karı üzerine şekillenir.
Bazı kargaşa dönemlerinde kendi kendimizi idare zorunda kalırız ki , bu bizim için daha çok soğuk savaş yıllarında oldu.
İşte o vakit gerçekler su yüzüne çıkar ve idarecilerin yetkinliği ve yeteneği anlaşılır.
Misal en büyük olarak ifade edeceğimiz Kıbrıs savaşı sonrası ambargolu yıllarda gösterilen çabalar.
En büyük meyvesini yerli silah sanayii olarak verdi.
Yani zaman zaman iyi yada kötü kararlar verildiği oluyor.
Şimdi dünyanın genelde ve özelde çözmek zorunda kaldığı bir salgın hastalık var.
Bu hastalığın süreçle alakalı yada sonuçla alakalı yönetilmesi gereken olumsuz onlarca olayı var.
Şimdi kamu kaynakları ile zenginleşmenin yada mevki makam sahibi olmanın yolu olan siyaset kendi özelliklerini göstermeye başladı.
Bu salgın mevcut düzeni bozdu.
Ekonomi sıkıntıda, sosyal hayat sıkıntıda, gelecek inancı sıkıntıda, güven sorunu sıkıntıda.
Daha çok şey sayılabilir.
ABD’de sıkışan Trump DSÖ ile kavga ederek durumu toparlamaya çalışıyor, yetmedi sisteme para basarak hedef olmaktan çıkmanın yolunu arıyor.
Diğer ülkeler ve liderler buna benzer yaratıcı yöntemleri devreye sokuyor.
Peki biz de ne oluyor?
Bizde sürek avı başlatıldı.
Çok fazla gürültü çıkarıldı ki hedef kitle olayı anlayana kadar düze çıkmanın yolları aranıyor.
Bunca gürültü bir şeyi netleştirdi, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu tarafından açılan bayrak sonucu bölünen milliyetçi, dindar, muhafzakar sağ dün itibarıyla Süleyman Soylu liderliği şemsiyesi altına girdi.
Yeni ve karizmatik bir liderimiz oldu.
Geniş halk kitlelerinin arkasında toplanacağı ve Erdoğan sonrası olarak düşünülen dönemin lideri geçtiğimiz hafta sonu itibarıyla ilan edilmiş oldu.
Hedefleri doğrultusunda sabır, metanet ve dirayet ile yürüyen Soylu gücünü herkese kabul ettirdi.
Akşener, Davutoğlu, Babacan gibi parti kurup geleceğe talip olmak yerine kenarda oturup gününü beklemeyi de tercih etmeyerek en güçlü yapının içinde kendine alan açtı ve son seçenek olmayı başardı.
Bence bundan sonraki dönemde iki lider ciddi temayüz etti.
Birincisi Mansur Yavaş ikincisi ise Süleyman Soylu.
Sosyal Demokratlar ve seküler milliyetçiler bir Ülkücüye, Dindarlar ve muhafazakar milliyetçiler bir eski liberale tabi oldular.
Şimdi herkes dağılabilir, evlere hanımlar ve beyler.