RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A KURULAN TUZAKLAR
Tuzak kelimesi kandırılma olaylarının anahtar kelimesidir.
Üstelik bu tuzaklar Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye kuruluyor.
Aslında kısmen devlet ve hükümet etme tecrübesi edinmiş dindar kadroların başat olduğu kuruluş sürecinde Ak Partinin iyi tanımlanması gerekir.
Erdoğan her ne kadar etkin unsurların desteği ile belediye başkanlığı üzerinden yetiştirilmeye çalışılsa da kurucu kadrolar yanından uzaklaşınca sorunlar baş gösterdi.
Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrası ambargo dönemleri de dahil olmak üzere laik anti laik ve diğer tüm dinamiklerle ilişki kurmayı bilen kadroların yaşlılık ve sair sebeplerle uzaklaşmasını Ak Parti tolere edemedi.
Liberallerden başka Gülenciler ve diğer tarikatların yetiştirdikleri dışında olan kadrolar tamamen parti ve yöneticilerine karşı olanlardı.
Ülkücü kadrolar en hızlı tasfiye edilenler olduğu için bu gün MHP’nin gecikmiş desteğinden de mahrum kaldılar.
Diğerleri de kendi emelleri uğruna siyasette ve kamuda saf tutunca kandırılma yani tuzak dönemi başladı.
Aslında Erdoğan’ın hiç müracaat etmeyeceği bir yöntemle başlatılan ve özellikle ABD etkisiyle yetişmiş olmasına rağmen kısmen NATO ve ABD çizgisinden çıkanlar ile gerçek anlamda milliyetçi olan generallerin tasfiyesi için orduya saldırmak, kurulan tuzakların en büyüğü idi.
Dini yapılar açısından 90 yıllık bir hesaplaşma adına dayanılmaz bir taraftarlığı gerektiren olaylar zinciri de böyle başlamış oldu.
Sonrası, iyi niyeti içinde barındırsa bile tüm bileşenlerin onayını almayan açılım süreci ve emperyal arzularda olanların bizi içine çektiği Arap baharı ile Suriye bataklığı.
Tüm bunlar yetmez gibi belediye kayyımı da tüm bu tuzakların üzerine çizilen çiçek oluyor.
Gelelim ABD ve Rusya ilişkilerine.
İçeride yaşanan bunca kandırmacadan çıkış ancak belki bir dış destek ile olabilir arzusu zirveye çıkıyor.
Aslında Erdoğan oralarda derdini daha iyi anlatabiliyor, kendini net ifade edebiliyor.
Fakat, içeriden gelen yanlışlıkları toparlaması bir hayli zor.
Netice de iğrenç mektup tacizi ile başlayan ABD sürecinde Sayın Erdoğan kendini iyi anlattı lakin eksik bir başkanın olduğu ülkede muhatapları kendine karşı bilenmiş senatörler olunca pazarlık gücünde ciddi kırılmalar yaşanmışa benziyor.
Yani Erdoğan’ın yakın geçmişte üstelik kendi kadroları eli ile düşürüldüğü tuzaktan çıkması hayli sıkıntılı.
Tıpkı 15 Temmuz ve onu hazırlayan saiklerde olduğu gibi.
Bu basiretsiz kadroların yaptığı uygulamaların da etkisi ile Erdoğan düşmanlığına dönüşen kesimlerce de bir başarısızlık olarak kabul ediliyor fakat, olanların topyekun bir devlete ve millete mal olacağını herkes gözden kaçırıyor.
Son çare MHP’nin verdiği ve çok anlamlandıramadığımız desteğin tek başına olması yerine acilen milli mutabakat yöntemine geçilmesi gerekli.
Topyekun devlet ve yetişmiş kadro aklı bu tuzakların ancak boşa çıkarılmasını sağlayabilir.
Bir de kendi siyasi kadrolarına sızan çürümüşleri temizlerse tarih olanları daha iyi analiz eder.
Çünkü çürüme bulaşıcıdır.