CHP’li Bayır’dan Çarpıcı Açıklamalar
TBMM Genel Kurulunda, Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı CHP Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bayır’ın açıklamaları şöyle;
KATKI VERECEĞİMİZİ BELİRTMİŞTİK
Komisyon görüşmelerinde de bazı çekincelerimiz olmasına rağmen tasarıya genel hatlarıyla katıldığımızı belirtmiştik. Sanayi Bakanı Sayın Fahri Işık, tasarıyla ilgili Komisyonda bizleri bilgilendirirken, diğer siyasi partilerin de seçim vaatlerini incelediklerini ve bu doğrultuda bir tasarı hazırlamaya çalıştıklarını belirtmişlerdi, dolayısıyla bu durum bizi çok mutlu etti.
YEMEĞİ BİRLİKTE PİŞİRMEYİ TEKLİF ETMİŞTİM
Türkiye için önemli bir kanun tasarısıydı bu. Muhalefet milletvekilleri olarak, önerilerimizin iktidar partisiyle birlikte yapılmasından dolayı memnun olmuştum. Komisyonda tasarı maddelerinin görüşülmesi sırasında 30 maddeden 27’nci maddeye kadar bütün önerilerimizin reddedilmesi üzerine yapmış olduğum bir konuşmada, bu yemeği birlikte pişirmeyi teklif etmiştim ve sağ olsunlar, o önerimizden sonraki önerdiğimiz üç öneri de kabul edildi. Keşke 1’inci maddede yapmış olsaydık böyle bir konuşmayı. Yani, ülke menfaatine, ülke yararına, sanayici ve iş adamı adına yapılabilecek her tür katkıyı, birlikte gerçekleştirmenin tadına varabileceğimizi, o komisyon çalışmasında gördüğümüzü düşünüyorum.
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Bir işadamı olarak, tasarının bir de girişimci yönüyle irdelenmesinden yanayım. Yani, şunu söylemek istiyorum: Türkiye’den kaçan girişimcinin yani sermayenin geri dönüşü için nelerin yapılması gerektiği konusunda yasama faaliyeti yapanların biraz daha kafa yorması gerektiğine inanıyorum. Tabii ki beyin göçü de önemli ama sermaye olmayınca AR-GE’nin olamayacağı, üretimin olamayacağı ve de istikrarın sağlanamayacağı bilinmelidir. Türkiye’deki genç beyinler neden gidip başka ülkelerde AR-GE çalışması yapıp şirketler kuruyorlar? Neden bu ülkeler bu genç beyinlere cazip geliyor, hiç düşündünüz mü?
BAŞKANLIK DAYATMASI
Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra, başka bir sorunumuz yokmuş gibi bir başkanlık dayatmasıyla karşı karşıya geldik. Yani, illa “Ben başkan olursam bu ülkeye istikrar gelir.” diye önümüze konuldu. “Her şey güllük gülistanlık olur.” dendi. Bu söylem, kesinlikle kabul edilebilir, doğru bir söylem değildir. Geçtiğimiz hafta doğu ve güneydoğudaki bazı iş adamlarını kabul eden Sayın Başbakan, “Siz mevzuatı boşverin, siz benim dediğimi yapın.” dedi. Kaymakamlara direktif veren Cumhurbaşkanından sonra, Başbakanın da, bu ülkede doğu ve güneydoğuda yatırım yapması için sanayici ve iş adamlarımıza çağrı yaptığı aklıma gelince o yaptığı açıklamaya bir anlam veremedim. Yaptığı açıklama aynen şuydu: “Biz, doğu ve güneydoğuda bazı iş adamlarının mezarlıklara çekilerek onlara işkenceler yapıldığını, PKK tarafından haraca bağlandığını biliyorduk.”
BAŞBAKAN OLARAK BUNU NASIL ANLATACAKSINIZ
Ben 55 yaşındayım, Cumhuriyet tarihinde, bir başbakanın “Sanayici ve iş adamlarına işkence yapıldığını biliyorduk ve onlardan PKK’nın haraç aldığını biliyorduk.” dediğine ilk kez şahit oluyorum. Şimdi, bir taraftan siz; bakan olarak, sanayiciye ve iş adamına “Gelin, doğu ve güneydoğuda iş yaratın, iş yeri kurun, açın, istihdam sağlayın.” diyeceksiniz, diğer taraftan Sayın Başbakan çıkacak, sizi zora sokacak. Şimdi, bu, katma değer yaratan sanayicilerimiz ve iş adamları “Yahu sen devlet olarak bana sahip çıkmıyorsun ki, benim can güvenliğimi sağlayamıyorsun ki ben hangi mantıkla gidip de doğuda, güneydoğuda yatırım yapayım?” diye sormaz mı? Ve siz sadece ve sadece çözüm sürecine zarar gelmesin diye “O gün bu iş adamlarına yapılan işkenceye, o gün PKK’nın aldığı bu haraçlara göz yumduk.” nasıl dersiniz? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, bunu nasıl anlatacaksınız?
SORUMLU İKTİDAR
Türkiye’de iş adamına, üretenine sahip çıkamayan bir iktidar sadece doğu ve güneydoğuda AKP’nin oyunu artırmak adına iş adamlarının dağa çıkarılmasına, PKK’nın haraç toplamasına engel olamıyorsa, bugünkü durumun tek sorumlusu bugünkü iktidardır. Bence Başbakanın bu ifadeleri özrü kabahatinden daha büyük diye ifade edilebilir. Anlaşılan o ki: Validen, kaymakamdan, en üst makama kadar yetkilerinin devleti ayakta tutmak adına değil, AKP’yi ayakta tutmak adına kullanılmasına göz yummuştur bu iktidar.
SİZLER DE MUTSUZSUNUZ
Tablo böyleyken, istikrarın olduğu genç, yatırımcı ve AR-GE personelini çeken kaç Avrupa ülkesinde başkanlık sistemi dayatması ya da iş adamlarından haraç alınmasına, dağa çıkarılmasına göz yuman bir yönetim anlayışı yoktur, hiçbir Avrupa ülkesinde yoktur. Bu dayatma ve yanlış AKP politikalarının sonucu olarak ülkemizin geldiği hâl pek de iç açıcı değildir. Bu durumdan bizler de, sizler de mutsuzsunuz bunu biliyoruz.
IŞİD BELASI
Büyüme hedefi tutmamış, enflasyon tahminleri allak bullak olmuş, işsizlik çift haneli rakamlara gelmiş, gelir seviyesi adaletsiz, orta sınıf yok olmak üzere, yanlış dış politika tercihleri nedeniyle sınır komşularından hiçbirisiyle dostluğu kalmamış, milyonlarca Suriyeli göçmenlerin sorunu IŞİD denilen baş belası ve şehir merkezlerinde yaptığı katliamlar ve de en kötüsü her gün doğu ve güneydoğu illerimizden gelen şehit haberleri. Buyurun da siz bu ülkede AR-GE yatırımı yapın, beyin göçünü engelleyin ve istikrarı yakalayın. Gerçek şu ki, hepimizin işi doğrusu çok zor.
CEZALANDIRILMAYA ÇALIŞILAN BİR KENT İZMİR
İzmir ihracat ve turizm alanında ülkemiz ekonomisine katkı veren önemli bir kent konumundadır. Vergi geliri tahsilinde Türkiye’de ilk 3’e giren bir büyükşehir AR-GE ve projeler bakımından ne hikmetse geride kalmıştır. Acaba burada yapılan yanlışlık nedir? Bir İzmirli olarak, milletin temsilcilerine soruyorum: Siyasi tercihleri nedeniyle, bugüne kadar AKP hükûmetleri tarafından cezalandırılmaya mı çalışılıyoruz? Cezalandırılmaya çalışılan bir kent İzmir.
TEMENNİ EDİYORUZ Kİ
Bugüne kadar İzmir’de beklenenden daha az sayıda AR-GE merkezinin olması en temel nedenlerden bir tanesidir. Diliyoruz ve temenni ediyoruz ki, önümüzdeki süreçte AR-GE sayısını İzmir’de daha da çoğaltırız. Yani çok sayıda büyük firmayı bünyesinde barındıran İzmir’e, Ekim 2004 itibarıyla Sanayi Bakanlığının verilerine göre sadece 5 sektörde 11 firmanın AR-GE merkezi kurmuş olması yeterli değil, hatta üzücüdür.