Askeri Casusluk Davası’nda DNA Skandalı
Kamuoyunda “askeri casusluk” olarak bilinen davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ’un evinde ele geçirildiği öne sürülen ve davaya delil teşkil eden hard disklerdeki DNA örneklerinin Başbuğ’a ait olmadığı belirlendi.
Davaya bakan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine geçen ay DNA örneği veren Başbuğ ile ilgili İzmir Adli Tıp Kurumu raporu mahkemeye iletildi.
Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “askeri casusluk” davası kapsamında gözaltına alınan birçok kişinin evinde, ya kendilerine ait olmayan ya da içeriği sonradan değiştirilmiş deliller bulunduğunu söyledi.
Hard disklere ilişkin DNA testi yapılmasını istediğini belirten Başbuğ, kendisine ait, içi sırf müzikle dolu hard diskin içinin değiştirilerek sözde askeri bilgi ve belge içeren bilgilerin konulduğunu bildirdi.
Başbuğ, “Sanıklardan Meryem Bağcı’nın Ankara’daki evinde ele geçirildiği iddia edilen ve Bağcı’nın kendisine ait olmadığını söylediği hard disk ile benim evdeki hard diskte aynı erkeğin DNA’sı bulunmuş. Mahkeme, bu DNA’ların karşılaştırılmasını istedi. Biz de gittik, DNA örneği verdik. Sonuçlanan adli tıp kurumu raporunda, ‘DNA Coşkun Başbuğ’a ait değildir’ deniyor. Bu, tarihi, ibretlik bir vesikadır” dedi.
DNA’nın kime ait olduğunun ortaya çıkarılması için suç duyurusunda bulunacağını vurgulayan Başbuğ, şöyle konuştu: “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) operasyonlarında tutuklanan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ya da yurt dışına kaçan bütün polis, savcı ve hakimlerden DNA örneği alınmasını ve test edilmesini talep edeceğim. Çünkü bu disklerin hepsi oynanmış, sonradan yerleştirilmiş suni delillerdi. Bu raporlar da bunu mühürledi. Göreceksiniz bu DNA profili, FETÖ mensubu savcı ya da polislerden birine ait çıkacak.”
DİĞER SANIKLARIN DA DNA’SI TUTMADI
Başbuğ, adli tıp kurumu raporunda ayrıca, sanıklar Bilgin Özkaynak, Narin Korkmaz, Safiye Köten, Filiz Albayrak’tan ele geçirildiği iddia edilen iç çamaşırı, denizci şapkası, ilk yardım çantası, flaş bellek, mouse, kitapçık gibi materyaller üzerinde yapılan testlerde de DNA örneklerinin sanıklardan alınan DNA profilleriyle uyumsuz olduğunun saptandığını bildirdi.
“BERAAT BEKLİYORUZ”
Başbuğ, hem dijital verilere ilişkin “Delil niteliği yoktur” şeklinde sonuçlanan teknik bilirkişi raporu hem de DNA raporu sonuçlarına göre normal şartlarda mahkemenin 8 Şubat’taki duruşmayı beklemeden acilen toplanıp, davayı tüm sanıklar yönünden beraatla sonuçlandırmasını beklediklerini anlattı.
“İnsanların bu lekeden kurtulması için davanın derhal bitirilmesi lazım” diyen Başbuğ, şunları kaydetti: “4 sene önce ‘kumpas var, örgüt var’ diye anlatmakta zorlanırdık. Ama şimdi kimin örgüt olduğunu, kimin gerçek casus, kimin gerçek vatansever, kimin gerçek Müslüman olduğu görüldü. Dış güçlerin elinde oyuncak olmuş, devletini, milletini satan, iftiralar atanların bir kısmı tutuklandı, bir kısmı yurt dışına firar etti. Bunların hepsi şimdi inlerinde tir tir titreyerek başlarına gelecekleri bekliyor. Üç günlük akılla 30 asırlık devlete kafa tutarsanız, başınıza bunların geleceği bellidir. Bunu hesap edemediler belli ki. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, yaptıklarının hesabını verecekler.”
DAVANIN GEÇMİŞİ
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli savcı Zafer Kılınç’ın “Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma” suçlamasıyla 49’u muvazzaf asker, 357 sanık hakkında hazırladığı iddianamede, sanıklar hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti.
İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensubunun da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından “fişlendiği” iddia edilmişti.
Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kişisel verileri kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek” suçlarından müebbet ve 9’ar yıl, sanıklar arasındaki Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele hakkında ise “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek” suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti.
İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde 16 Nisan 2013’te görülmeye başlanan davada bugüne kadar 44’ü Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere tutuklu 69 kişi tahliye edilmişti.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından davanın İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi kararlaştırılmış, 5’i asker 10 tutuklunun da bu mahkemece tahliye edilmesiyle 357 sanıklı davada tutuklu kalmamıştı.
Milli Savunma Bakanlığının 20 Ekim 2014’te görülen duruşmadaki müdahillik talebi, “Suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu” gerekçesiyle kabul edilmişti.
Son duruşması 23 Ekim’de gerçekleştirilen davanın görülmesine 8 Şubat’ta devam edilecek.(A.A)