Tecavüz başlı başına korkunç bir şey
Hangi yaşta olursanız olun bedeninize isteğiniz dışında birinin dokunması son derece yaralayıcı, insan onurunu kıran bir duygu.
Yetişkin birçok kadının hayatının bir yerinde kendini kötü hissettiği bir cinsel deneyimi olmuş olabiliyor. Üstelikte saldırı ile başlaması da gerekmiyor bunun. Kendinizi ifade edemediğiniz, bedeninizin kullanıldığını hissettiğiniz, istemediğiniz şeyleri yapmaya zorlandığınız cinsel ilişkiler dolaylı gibi görünse de aslında bu kapsama giriyorlar. Birçok şiddet olayının arkasında, birçok evdeki huzursuzluğun, mutsuzluğun ardında çoğu zaman bu anlamda yanlış giden bir şeyler oluyor. Ancak bizim gibi kapalı toplumlarda maalesef bu konuşulamıyor bile…
Üstelik bu sadece eğitimsiz grupta yaşanan birşey de değil… Biz eğitimli kadınlar bile bazen “dur” ve “hayır” kelimelerini kullanmaya çekiniyoruz… Oysa bir kadının en doğal hakkı olmalı bu… Üstelikte ilişkinin neresinde olunursa olunsun…
Yıllar önce birlikte çalıştığım bir ablamın eşi öldükten iki üç yıl sonra birden ruhsal durumu kötüleşmeye başlamıştı. Çok içine kapalı bir kadındı. Sessiz sessiz işini yapardı, çok sık ağlarken görürdüm. Bir gün birden eteğinde ki taşları döküverdi… İstemeden yapılan bir evlilik yirmi küsur yıl boyunca sürekli duygusal ve fiili şiddet, taciz ve sürekli tecavüz… Ve biri engelli üç evlat… Önce dinlerken bu tecavüz kısmını algılayamadığımı hatırlıyorum. Yani insan kendi karısına neden tecavüz eder ki diye düşündüm. Sonra tecavüz edenin derdinin cinsel açlıktan başka birşey olduğunu anlamak gerektiğini bu sayede anladım ben… Çünkü orada normalle açıklanamayacak apayrı bir durum söz konusu… Yani bir erkeğin kendisiyle birlikte olmak istemeyen eşini zorlamasından daha başka bir durum… İçini açınca bambaşka şeyler çıktı içinden… Aynı hanede yaşayan amcanın tavuklara tecavüz ettiği, çocukların ondan uzak tutulduğu… Ama maddi sebeplerle oradan gidilmesinin imkansızlığı… Adam başkasına, çocuklarına zarar vermesin diye her türlü eziyete göz yuman bir kadınla karşılaştım ben… Bunu biraz da benim hayata karşı dik duruşumdan kuvvet alarak anlatabildiğini biliyorum. İyi ki de anlattı. Hem o bu sorunu benden daha yetkin biriyle konuşarak sağlığına kavuşma yoluna girdi hem de ben hayatın bambaşka bir yanını öğrenmiş oldum…
Bunu şundan anlattım günlerdir herkes tecavüz için “idam”dan bahsediyor. İdam işlenmiş bir suçun cezası olabilir ancak… Yani siz o adamı öldürseniz de, bin parçaya bölseniz de, gözlerini oysanız da, cinsel organını lime lime etseniz de bu sadece size faydalı olur… Tecavüze uğrayan ve hatta içi dışı parçalanarak ölen bir çocuğun yaşadığını silmez… Tecavüze uğrayarak tüm yaşamını böyle geçirecek bir çocuğun, kadının yaşamından bunun kabusunu silemez. Ve bunun caydırıcı birşey olacağını düşünüyorsanız size hiç katılmıyorum. Çünkü zaten bunun cezası olduğunu bilerek yapıyor yapan… Cezanın hafifliğinin ortadan kaldırılması sadece bilinçli bir şekilde ailesine, eşine, birlikte olduğu kadına çocuğa şiddet uygulayan üstelikte sadece sosyal anlamda yetersiz olduğu için bunu yapan erkeklere faydalı olur belki… Ki ondan bile emin değilim… Ama yine de üç beş sene yatar çıkarım, namus der yırtarım kafasına faydası olur belki de… Unutmayalım burası hala topluca ailenin kızını 12-13 yaşında kendinden 20-30 yaş birine rızayla gelin ettikleri bir ülke… Ve bunu yapanı değil de, sizi yargılayan hâkimlerinde artık bakış açısı çok belli… Ayrıca silahlanmayı serbest bırakmaya çalıştığın bir ülke idaresinde bunu çok önemsediklerini sanmıyorum. Evindeki pompalı tüfekle iki evladını paramparça ederek öldürebilen bir insan da sonuçta o silahı bulabiliyor… Hem de öyle olamaz rakamlara değil…
Ancak bir hasta oluşturduğu tehlike ceza ile çözümlenemez… Ceza yapılıp, cezalandırıldıktan sonrasıdır. Mesele bu sapkınlığı fark edip önlemektir. Çünkü Parafili (Cinsel Sapkınlıklar) çoğu zaman çok küçük yaşta ortaya çıkar. 18 yaş altı çoğu zaman… Ve sadece pedofili değildir bu, zoofili, teşhircilik, göstermecilik, sürtünme, gözetleme, mazohizm, sadizm, nekrofili daha birçok çeşidi var bunun…
Peki ne yapalım hastadır deyip af mı edelim… Elbette hayır sadece görelim… Baktığımız şeyi görelim ve göz yumulmaması için gerekli koşulları oluşturalım…
Ufak bir hikâye ile bitireyim sonunu şu an oturduğum mahallede ben 20’li yaşlarımda iken genç çocuk vardı. Eskiden daha ıssız olan sokaklarda gece bir yerlere gidip gelirken bir kaç kez önüme çıkıp beni rahatsız etmişti. İlkinde korkup gerilemiş, ikinci kez karşılaştığımda ben üstüne gitmiştim. Koşarak kaçmıştı. 16-17 yaşında idi. Ellemeye çalışıyordu. O çocuk bu mahallede büyüdü… Hasta olduğunu muhtemelen birileri daha anlamıştır. Ama ben de gidip şikâyet etmedim çünkü fiili bir durum yoktu ortada… Yani karakol bana gezmeseydin gece sokakta derdi muhtemelen… Annem de… Yani önlem benim sokağa çıkmamamdı… Sonra o genç çocuk büyüdü benim bir arkadaşımın sevgilisi oldu. Hem de okumuş, kültürlü, sanatçı bir genç kadının ve o kadın o adam yüzünden onunla yaşadığı ilişki yüzünden çok büyük sıkıntılar yaşadı. Ben gidip o kadına bu adam hasta deseydim muhtemelen bana inanmayacaktı… Muhtemelen değil inanmayacaktı… Kadın hayatına büyük zararlar alıp toplayarak devam etti ama adam ne oldu bilmiyorum muhtemelen hapistedir ya da bir yerlerde ölmüştür.
Ses edemiyoruz yani… Asıl sorun burada başlıyor…
Ve bu arada cinsel sapkınlık sadece erkeğe özel bir hastalık değildir… Ama çoluğa, çocuğa, kadına, hayvana zarar verecek organ maalesef erkekte…
Ah Valerie Solanas ah…
Bazen diyorum kes bitsin… Yani ben demiyorum o diyor…
Valerie Solanas der ki:
Bütünüyle korkak olan erkek çoğunluğu, kendi içkin zayıflıklarını kadınlara yansıtıp bunları dişi zayıflıklar olarak etiketlendirir ve kendilerinin dişi güçlere sahip olduklarına inanır, bu kadar korkak olmayan birçok filozof, erkeklerdeki eril eksikliklerin varlığıyla yüzleşmiştir ama bunların, yalnızca erkeklerde eksik olduğunu kabullenemezler. O yüzden erkeklerin durumuna insanlık durumu adı verir; kendilerini korkutan hiçlik sorunlarını felsefi bir ikilem gibi sunar ve böylece kendi hayvansılıklarını yükseltir ve böbürlenerek hiçliklerine “Kimlik Sorunu” adını takar ve sonra yine böbürlenerek atıp tutmaya devam ederler, “Bireyin Krizi”, “İnsanın Özü”, “Özü Önceleyen Varoluş”, “İnsanın Varolma Biçimleri”, vb., vb.
Doğramaktan yanayım sanırım…( manifestonun adı bu ) ERKEKLERİ DOĞRAMA CEMİYETİ MANİFESTOSU…
Sert mi … ?? Şimdi 3 yaşında olduğunuzu varsayın ne daha sert bir kez daha düşünün…