Yapay Zekâ Atatürkçülüğü
Bugün 10 Kasım.
Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıl dönümü.
Her yıl olduğu gibi yine “Atam izindeyiz” yazıları, siyah beyaz görseller ve nutuk parçalarıyla doldu ortalık.
Ama bu kez başka bir şey dikkatimi çekti:
İzmir’deki belediye başkanlarının neredeyse tamamı Atatürk’ü bile yapay zekâ ile anmayı tercih etmiş.
Sabah erkenden tüm başkanların hesaplarını gezdim.
Gördüğüm manzara ne yazık ki CHP’nin son yıllardaki en büyük hastalığının özeti gibiydi:
Gerçek değil, gösteri.
Duygu değil, vitrin.
Samimiyet değil, algoritma.
Hepsi yapay zekâ ile hazırlanmış Atatürk videoları paylaşmış.
Sanki 10 Kasım bir anma günü değil de dijital bir yarışma.
Efektler, görsel oyunlar, müzikler…
Ama o videolarda olmayan tek şey vardı: Gerçek bir Atatürk sevgisi.
Sonra bir video gördüm.
Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan’ın paylaşımı.
Ne özel efekt var, ne süs, ne montaj…
Sade bir video.
Ama içinde gerçek var.
Çünkü Selçuk Balkan Anıtkabir’de.
Yapay zekâ değil, insan gibi.
Atatürk’ün huzurunda, başı eğik, kalbi dik.
Ve o anda fark ettim:
CHP’li İzmir’in diğer belediye başkanlarının 10 Kasım’ı anarken Anıtkabir’den tek kare bile yok.
Bir fotoğraf, bir video, bir ziyaret… Hiçbiri.
Bu iki ihtimali akla getiriyor:
Ya gitmediler…
Ya da gidip bugün paylaşmaya cesaret edemediler.
Çünkü bir kısmı “fazla Atatürkçü görünmekten”, bir kısmı da “yenilikçi çevreleri rahatsız etmekten” korkuyor.
Ama unuttukları bir şey var:
CHP’yi CHP yapan Atatürk’tür.
Anıtkabir’e gitmeye üşenen, fotoğraf paylaşmaya korkan siyasetçiler, o koltuklarda neyi temsil ettiklerini unutmuş demektir.
İzmir, “Cumhuriyet’in kalesi” unvanını yapay zekâ videolarıyla değil, gerçek adımlarla kazandı.
Ve o kale, sosyal medya efektleriyle değil, samimiyetle korunur.
