Sabrınızı zorlayacak uzun bir yazı olacak.
Yerelden başlayıp genele gidecek olursak birinci gözlemim Büyükşehir adayları Tunç Soyer’in ve Nihat Zeybekçi’nin teşkilatlar tarafından yalnız bırakıldığı.
Bunun asıl nedenleri olarak Ak Partili yerel siyasetçiler sonuçlarına emin olamadıkları 31 Mart seçimleri için yeni mevzi arayışı ile o kadar meşguller ki kampanyalara ayıracak vakitleri yok.
Oysa genel siyaseti bırakıp yerel ile ilgilenirlerse bu toz duman arasında İzmir’in bir çok yerinde bir hayli şanslı olduklarını göreceklerdir.
CHP’de Oğuz Kaan Salıcı’nın genel sekreter olması ile inisiyatifi Ankara’dan alan İstanbul dükalığı yeni ve önü alınamaz değişikli başlattı bile.
İzmir İl Başkanı Deniz Yücel bu grupla anlaştığı iddialarını yalanlamadığına göre önce gözlerimizi CHP’ye çevirelim.
Çünkü lider değişimi kaçınılmaz bir hal aldı.
Her ne kadar İnce ve Tekin teşkilat yoklamalarını ihmal etmeseler de onların artık CHP’de hiç şansı yok.
Bu sorunu gören Kılıçdaroğlu kendince bir çok tedbir alıyor ama bunlar nafile çabalar.
En azından İzmir özelinde yaptığı başkan adayları tercihi, ve gelişen olaylara müdahale şekli bize bunu anlatıyor.,
Şimdi yazacaklarım her hangi bir ön yargının sonucu değil durumun tespitidir.
Öncelikle Türkmen Aleviliğine inanan ve o inancın Hoca Ahmed Yesevi öğretileri doğrultusunda saf Türklüğün kaynağı olduğunu savunan birisiyim.
Deniz Yücel vaktiyle Kılıçdaroğlu’nu alevi olduğu için başarısız bulduğunu söylemişti.
Sanki bu hamleye cevap verircesine Kılıçdaroğlu benim öğrenebildiğim en az 7 ilçe belediye başkan adayını Tunceli orijinli ve Alevi olanlardan tercih etti.
Bu muhtemel Deniz Yücel’in Genel Başkanlığına karşı alınan önemli bir tedbirdir.
Sonuçta çantada keklik olarak değerlendirilen bir ilde ceketi koysa seçilecek adaylar üzerinden karşılıklı yapılan hamleler zincirini izliyoruz.
Balçova’da adaylığı iptal edilen adayın yerine karısının tercih edilmesi hanedancılığın ve kendinden emin olamamanın zirvesi olsa gerek.
Birazda Ak Partiye bakacak olursak ,çeşitli illerde Ak Partili seçmenle ve kanaat önderleriyle yaptığım görüşmeler sonucu işin biraz zor olduğu hatta Genel Başkan Erdoğan’ın dahi etrafındakilerce bir açmaza itildiğini söylemek zor olmaz.
Seçmen başka tercih yapmakta çok zorlanıyor ama bir ders vermek adına sandığa gitmemeyi tercih edebilir.
Önemli bir tarikatın temsilcisiyle yaptığım görüşmede kendilerinin bir çok farklı siyasi görüşe sahip müritleri olduğu halde Ak Parti için risk aldıklarını ve destek vereceklerini açıkladığını buna rağmen kamu dahil bir çok alandan dışlandıklarını söyledi.
Tavır olarak bu seçimin yerel seçim olması nedeniyle sandığa gitmemeyi tercih edebileceklerini söyledi.
Miting alanlarından çıkmayan ve en ağır silahları olacak siyasetçileri sahaya süren Erdoğan bile bu sıkıntının farkında.
Gömleğin ilk düğmede yanlış iliklenmesi gibi Erdoğan darbe sonrası Başkanlık tuzağına düştüğü günden beri hem yakın çevresinde kendine sadık adamları kaybediyor hem de MHP ile koalisyona mecbur kalıyor.
Bu demektir ki bunca yıllık iktidar bir erken seçim beyanına feda edilecektir.
Ak Partili seçmen bu sürecin geçici olduğu inancı ile yapılan ittifaka olumlu baksa da yönetememe endişesi yada bir başka liderin şemsiyesi altına girildiği hissi oluştuğu anda tercihler başka yöne rahatlıkla kayabilecektir.
Bu gün sandığa gitmeyecek olanlar yarın burası bitti başka tarafa bakalım yada başka taraftan garanti alalım diyerek yön değiştirecektir.
MHP’ye gelince o işin tadını çıkarıyor hatta işi fantezi boyutuna kadar götürebilir.
İYİ Parti yaptığı tercih sonucu CHP’nin içinde eriyecekmiş gibi görünüyor.
Saadet Partisi çok omurgalı bir siyaset takip ederek gücün ve ikbalin karşısında eğilmeyip sağ ve dindar seçmen adına umut olacak mevziyi muhafaza ediyor.
HDP sosyalizm ve Kürt milliyetçiliği arasında karar veremediği için boynuna takılan ipten kurtulmaya çalışarak enerjisini tüketiyor.
HDP için net olarak söyleyebileceğim şey asla temsilcisi olduğu yada oyunu topladığı seçmene mutluluk getirmeyeceği.
Onlarda hem uluslararası politikanın hem de iş tutmaya çalıştıkları hükümetin davranışları karşısında selin önündeki kütük gibi sürükleniyorlar.
31 Mart sonrası daha çalkantılı bir Türkiye’ye uyanacağız.
Kalın sağlıcakla.