24 Haziran seçimleri, Gezi olayları ve 25 Haziran Sabahı
Erken seçim kararı arkasında neler olacağının tartışıldığı bu günlerde bende bir dizi eğitim faaliyetlerinin içinde yer alırken fark ettim ki işler bizim bildiğimiz gibi değili.1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecinin sonuna gelmişken birde ne görelim Gezi Olayları devam etmiyor mu?
Siz göreceli olarak elinize verilen devlet gücü ile oyalanırken halk kendine özgü başkaldırı eylemlerini sahneye koymaktan çekinmiyor. Stadlarda boğazlar yırtılırcasına İzmir Marşı, Atatürk’ün Askerleriyiz sloganı her türlü önleme rağmen neredeyse sokağa taşmak üzere haykırılıyor.
Toplumun tüm kesimlerinin ortadan ikiye ayrıldığını söylemek çok iddialı olur fakat tüm kesimlerin buna hükümeti destekleyenlerde dahil 25 Haziranı kestirememesi de yaşananbelirsizliğin, endişenin en büyük tetikleyicisi oluyor.
Öyle görünüyor ki 25 Haziran sabahı sanki bir paralel evrene geçeceğiz. Seçimi isteyen liderlerden bir tek Dr. Devlet Bahçeli’nin siması hariç tüm liderlerin yüzünde bu belirsizliği görmek beni hiç şaşırtmıyor.
Ülkenin içine çekildiği durumlar o kadar ilginç ki ben 15 Temmuz günü Boğaz Köprüsünde hala Recep Tayyip Erdoğan’ın propaganda uzmanı Erol Olçek’in öldürülmesini kafamda çözemedim. Bu gün ondan kalan izlerin silinmesi adına şirketi de propaganda sürecinden kovuldu.
Şimdi bunları bir toparlayalım, hala susturulamayan ve toplumun kaybedecek çok şeyi olan kesimlerinin içinde olduğu protesto süreci capcanlı devam ediyor. Twitlerde, maçlarda ve muhalif liderlerin mitinglerinde bunu görmek çok mümkün.
Bu temelde hükümetin çok başarısız bir şekilde yönetmeye çalıştığı ve dış etkilerin süreci zorlaması neticesinde gelişen ve çığırından çıkan bir anlayış söz konusu.
Ben bir vakit Ak Partili yöneticilere size asla bu devleti teslim etmezler onun için demokratikleşme sürecinden vaz geçmeyin diye nasihat etmeye çalışmıştım lakin onların gözü iktidar hırsından o kadar karamıştı ki kimseyi dinleyecek halleri yoktu.
Bu gün gelinen süreçte sürekli bak giderim ha söylemleri ileorganik bağı olanlar korkutularak konsolide edilmeye çalışılsa da artık yenilginin ve teslimiyetin izleri her simada görünüyor.
Şimdi iktidar adayı olarak sahneye çıkanlara bakacak olursak CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu son bir hamle ile ellerinden giden kitleyi konsolide etmek için Muharrem İnce’yi saha sürse de 24 Aralık 1995 seçimlerinden bu yana iktidara hazırlanan Meral Akşener hep bir adım önde olacaktır.
Mevcut sistem 28 Şubatçıların planlamalarında olduğu gibi parlayan siyasetçiyi içeri atmasa da görmezden gelebiliyor. Bir de yıllar evvel yazdığım bir yazıda bilinçli olarak siyasal İslamın iktidara getirilerek sekülerleştirilip artık yeryüzünde yaşayan hiç kimse için tehlike teşkil etmeyecek hale getirildiğini ve bununla berber Selahattin Demirtaş’ın parlatılarak onun üzerinden de Kürt siyasal hareketinin iktidar yapılarak iktidar nimetleri sopası ile terbiye edileceğini ve tehlike olmaktan çıkarılacağını yazmıştım, yanılıyor muyum bilmiyorum ama hala beklemedeyim.
Eli göğsünde bağlı Meral Akşener mitingini seyreden abilerden çoşkulu Muharrem İnce Tv programını seyredenlere varıncaya kadar büyük bir değişim arzu edildiğini ve bunun gerçekleşeceğini göreceğiz lakin bu kimin eliyle olacak siz karar verin.